This study critically examines the role of the Sustainable Development Goals (SDGs) in global development, focusing on their introduction of a post-foundational framework that rethinks traditional development paradigms. The SDGs represent a transformative shift from the Millennium Development Goals (MDGs), which were largely shaped by neoliberal economic principles and felt short in addressing structural inequalities and environmental degradation. The 2008 global financial crisis exposed the limitations of rigid, economic growth-centered frameworks, amplifying calls for inclusive, flexible, and sustainable approaches. Developed through an extensive participatory process, the SDGs prioritize the integration of environmental, social, and economic dimensions of sustainability while simultaneously allowing for adaptation to diverse national contexts. At their core, the SDGs reject fixed ideological foundations, instead they embrace a governance model based on negotiation, dialogue, and inclusivity. This post-foundationalist approach positions development as a dynamic and context-sensitive process, enabling responses tailored to the unique values and conditions of individual countries. By emphasizing equitable collaboration across global and local levels, the SDGs promote shared responsibility while addressing the root causes of inequality and exclusion. Ultimately, the SDGs redefine development as a multidimensional, participatory endeavor that prioritizes human dignity, social justice, and ecological balance over standardized and universalizing solutions, which marks a significant evolution in global governance.
Sustainable Development Goals Neoliberalism Post-foundationalist approach
Bu çalışma, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin (SKH’ler) küresel kalkınmadaki rolünü, geleneksel kalkınma paradigmalarını yeniden şekillendiren post-temelci bir çerçeve bağlamında ele almaktadır. Neoliberal ekonomik ilkelerle şekillenen Binyıl Kalkınma Hedefleri (BKH’ler), yapısal eşitsizlikleri ve çevresel bozulmayı ele almakta yetersiz kalmış, 2008 küresel mali krizi ise bu katı, büyüme odaklı yaklaşımların sınırlamalarını açığa çıkarmıştır. Katılımcı bir süreçle geliştirilen SKH’ler, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliği bir araya getirerek farklı ulusal bağlamlara uyarlanabilir esnek bir model sunmaktadır. SKH’lerin temelinde, sabit ideolojik temellere dayanmayan, müzakereye, diyaloğa ve kapsayıcılığa dayalı bir yönetişim modeli bulunmaktadır. Bu post-temelci yaklaşım, kalkınmayı dinamik ve bağlama duyarlı bir süreç olarak yeniden tanımlamakta ve farklı ülkelerin kendine özgü değerlerine ve koşullarına uygun yanıtlar geliştirilmesine olanak tanımaktadır. Küresel ve yerel düzeylerde eşitlikçi iş birliğini teşvik eden SKH’ler, eşitsizliklerin ve dışlanmanın kökenlerini ele alırken, paylaşılan sorumluluk ilkesiyle hareket etmektedir. Sonuç olarak, SKH’ler, kalkınmayı insan onurunu, sosyal adaleti ve ekolojik dengeyi önceliklendiren çok boyutlu ve katılımcı bir girişim olarak yeniden tanımlayarak küresel yönetişimde önemli bir dönüşümü temsil etmektedir.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Neoliberalizm Post-temelci yaklaşım
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Fikirler Tarihi |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 29 Ocak 2025 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Ocak 2025 |
Gönderilme Tarihi | 5 Aralık 2024 |
Kabul Tarihi | 20 Ocak 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 43 |