1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasını, devletin İslami temellerini ortadan kaldırmayı ve laik bir ideolojinin gelişimini vurgulamayı amaçlayan çeşitli reformlar, yasal ve anayasal değişiklikler izledi. Bu reformlar arasında, 1926'da İsviçre Kanununun kabul edilmesi, kadınların 1930'da yerel seçimlere ve 1934'teki genel seçimlere katılma hakkının verilmesi kadınların birey olarak tanınmasında önemli adımları ifade etti. Bütün bu reformlar Türk kadınlarının siyasal ve ekonomik alanlara “vatandaş” olarak katılmaları için yasal zemin hazırlamış olsa da kadınlara eşitlik sağlamakta çok yeterli olamadı. Bir diğer deyişle, kadınların kamusal alana erişimini kolaylaştıran bazı yasal tedbirler alınmasına rağmen, bu reformların kadınların erkeklere maruz kaldığı özel alanda konumunu değiştirmediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Yeni durumda, kadınlar geleneksel kadın rollerine göre tanımlanmaya devam ettiler ve bu da kadınların erkeklerin eşit partnerleri olarak algılanmasını engelledi. Bu makalenin amacı, kadın hareketi için önemli bir başlangıç noktası olan Tanzimat döneminden başlayarak, kadınların Osmanlı İmparatorluğu'ndaki sosyal yaşama katılımının tarihsel köklerini ele almak ve kadın hareketinin tarihsel yörüngesine odaklanmaktır. Osmanlı İmparatorluğu'ndaki modernleşme eğilimi Tanzimat Dönemi ile yakından bağlantılıdır ve 1839’dan itibaren tüm gelişmeler kadın meselesinin nasıl modernleşmenin merkezinde kaldığını ve kadın görünürlüğünün, kadınların modernleşme araçları olarak algılanması ile nasıl bağlantılı olduğunu açıklamaktadır
The establishment of the Turkish Republic in 1923 was followed by the introduction of several measures, legal and constitutional changes which aimed to eliminate the Islamic basis of the state and to emphasize the development of a secular ideology. Among these reforms, the adoption of the Swiss code in 1926, the enfranchisement of women to local elections in 1930 and to the national elections in 1934 were important steps in recognizing women as individuals. Although all these reforms prepared the ground for Turkish women to participate in the political and economic realms as ‘citizens’, none of them brought equality to women. This means that even though some legal measures facilitating the access of women into the public realm were taken, these reforms did not change the position of women in the private realm where women remained subjugated to men. In the new state, women continued to be described according to their traditional female roles and this prevented the perception of women as being equal partners of men. The objective of this article is to trace the historical trajectory of women’s movement and to focus on the historical roots of women's involvement into the social life in the Ottoman Empire starting from the Tanzimat period, which signifies an important starting point for the analysis of the woman question. The drive for modernization in the Ottoman Empire is closely connected with the Tanzimat Period and all the developments from 1839 clarify how the woman issue lied at the core of modernization and how woman’s visibility was connected with the perception of women as the instruments of modernization
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | January 1, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 9 Issue: 17 |