Abstract
Bilindiği üzere dil, insanlar arası iletişimi sağlamaktan çok daha öte bir anlam taşımaktadır. Bu nedenle, iki dilli ülkelerde yaşanan dil sorunları için ortak çözüm önerileri sunmak oldukça zor olabilmektedir. Dil politikaları ve planlamaları belirlenirken dil ile ilgili bazı kavramlar da yeniden gündeme gelmektedir. Ancak dil politikası uygulamalarının, nadiren sadece dil ile ilgili kaldığı yadsınamaz bir gerçektir. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra bağımsızlığını kazanan ülkelerin, uluslaşmaya yönelik ilk adım olarak ulusal dillerine ve kültürlerine dönme çalışmaları çok kolay olmamıştır. Nüfusunun azımsanmayacak bir kısmını Rusların oluşturduğu Ukrayna, bu zorluğu en fazla yaşayan ülkelerden biridir. Yürütülen dil politikalarında, burada yaşayan Rusların, bir azınlık mı yoksa artık Ukrayna’nın bir parçası mı olduğu sorusu sıklıkla gündeme gelmiştir. Ülkenin özellikle güneydoğu kesimlerinde baskın olan Rusçanın, zaman zaman bir siyaset malzemesi olarak kullanılması, bu iki Slav halkını karşı karşıya getiren en önemli etkenlerden biri olmuştur. 2022 yılının Şubat ayında başlayan ve hala devam eden Rusya - Ukrayna Savaşı, iki ülkenin kutuplaşma sürecinde gelinen son noktadır. Ortak köklere sahip bu iki halkı karşı karşıya getiren savaş, dünya kamuoyunda büyük yankı bulurken, en önemli tetikleyicilerinden olan dil sorunu bağlamında, iki halkın birbirini ne kadar anlayabildiği, bu iki dilin birbirinden ne kadar farklı olduğu konusu da merak uyandırmıştır. Dil çıkmazı ile ilgili benzer araştırmalarda dikkate alınacak bir dünya deneyimi olması bakımından, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın iki dillilik sorunu açısından da ele alınmasının oldukça önemli olduğu kanısındayız. Bu çalışmada, toplumsal iki dillilik Ukrayna örneği üzerinden anlatılacak, uygulanan dil politikaları, Rusya ve Ukrayna ilişkileri yine iki dillilik temelinde ele alınacak, Rus ve Ukraynalı araştırmacılardan verilen örneklerle desteklenecektir.