Afrika AB’den yedi, ABD’den üç kat daha geniş bir kıta olup bir milyarı aşkın nüfusu ile Asya’dan sonra ikinci sırada gelmekle beraber dünya GSYH’sının yaklaşık %5’ini gerçekleştirmektedir. Afrika dünya hammadde kaynaklarının yüzde 20’sinden fazlasına sahip olup bu özelliği dolayısıyla sömürgecilik faaliyetlerine muhatap olmuş, günümüzde de kolonyal güçler ile bunlara alternatif oluşturan ve kolonyal geçmiş angajmanı bulunmayan Çin, Hindistan, Brezilya ve Japonya gibi ülkelerin radarındadır. Özellikle Çin’in hem BM nezdinde sağladığı diplomatik destek hem de kalkınma projeleri kapsamında sağladığı yardımlar Afrikalı ülkelerce unutulmamış ve Çin’e karşı bir “kötü gün dostu” şeklinde olumlu bir algıya yol açmıştır. Diğer taraftan, 2000li yılların ortalarından itibaren Türkiye’nin küresel dış politikada daha aktif ve özellikle Balkanlar-Ortadoğu-Afrika bölgesinde “bölgesel oyun kurucu” pozisyonuna evrilmeye çalıştığı görülmektedir. Benzer bir eğilim ise geleneksel olarak Türk dış politikasının sert güç ve güvenlik algısının merkeze alınan korumacı yaklaşımından sıyrılmış, yumuşak güç unsurları üzerine bina edilen proaktif bir dış politika patikasına girmesidir. Bu çerçevede Türkiye’nin Afrika bölgesinde etkinliğinin analizini uluslararası ilişkiler disiplinindeki yumuşak güç, bölgesel güç, kimlik ve söylem kavramları üzerinden irdelemek mümkündür. Bu çalışmada Türkiye’nin özellikle ticaret ve kültürel alanda sergilediği yumuşak güç politikaları ekseninde Afrika’ya yönelik geliştirdiği söylem ve bu bunların somut kazanımları özellikle ticari ve ekonomik alanlarda irdelenecek ve en sonunda Türkiye’nin Afrika’ya ilişkin söylem tutarlılığı ve etkinliği yorumlanacaktır.
Uluslararası İlişkiler Yumuşak Güç Kimlik Söylem Afrika Yükselen Orta Ölçekli Güç
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 28 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 5 Sayı: 10 |