Tasavvuf düşüncesi ile Şia arasında her konuda olmasa da bazı hususlarda önemli benzerlikler söz konusudur. Bu benzerlikler mehdilik, imamet/velayet, Nûr-ı Muhammedî gibi nazariyelerde daha belirgin bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. Nitekim Şia içerisinde de tasavvuf ile Şiî düşüncenin adeta bir bütün olduğu yönünde bir eğilim vardır. Öyle ki onlar her sûfînin mutlaka imâmî Şiî olması, her Şiî’nin de mutlaka mutasavvıf olması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Bununla birlikte Şia’nın tasavvufla hiçbir ilgisinin olmadığını ileri sürüp tasavvuf düşüncesini inkâr eden Şiî alimler de mevcuttur. Konuya dair müstakil ve kapsamlı bir çalışma yapan Mustafa Kamil Şeybî, Şia ile tasavvuf arasındaki benzerlikleri tüm yönleriyle ortaya koymaya çalışmıştır. O, bu bağlamda bilhassa velayet düşüncesi bağlamında meşhur sûfî ve hadisçi Hakîm Tirmizî’ye de referanslarda bulunmaktadır. Öte yandan Şiî literatüre dair yazdığı hacimli eseriyle bilinen Tahrânî de Hakîm Tirmizî’ye bir kitabı münasebetiyle bu eserinde ona yer vermektedir. Hakîm’in velayet ve imamet meselesi bağlamında yeryüzünün imamsız kalamayacağı şeklindeki Şiî nazariyeye benzer olarak İslam ümmetinin hiçbir zaman velisiz kalamayacağı şeklindeki düşüncesinin Şia ile söylem benzerliği taşıdığı söylenebilir. Ancak bu velilerin kimler olacağına ve vasıflarına dair yaptığı açıklamalar onun Şia’dan ne kadar uzak bir yerde durduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışmada Hakîm’in, bir hadis şerhi olan Nevâdiru’l-usûl adlı eserinde Şia ve Ehl-i sünnet arasında polemik konusu olan Ehl-i beyt ve sahabe gibi bazı kavramlar ve mefhumlara dair görüşleri ışığında onun Şia hakkındaki düşüncelerine yer verilmiş böylece her mutasavvıfın bir Şiî olması gerektiği yönündeki iddianın en azından Hakîm Tirmizî bağlamında doğrulanıp doğrulanamayacağı tespit edilmeye çalışılmıştır.
There are significant similarities between Ṣūfī thought and Shīʿa, if not in all aspects, at least in some. These similarities are more apparent in the theories such as mahdism, imāmate/walāyah, and al-Nūr al-Muḥammadī. As a matter of fact, within Shīʿa, there is a tendency to view Ṣūfīsm and Shīʿa thought as almost a unified whole. It has even been argued that every Ṣūfī must necessarily be an Imāmī Shīʿite and every Shīʿite must be a Ṣūfī. However, there are also Shīʿa scholars who claim that Shīʿa has no connection with Ṣūfīsm and deny Ṣūfī thought altogether. Kāmil Muṣṭafā al-Shaybī, who conducted an independent and comprehensive study on the subject, attempted to reveal the similarities between Shīʿa and Ṣūfīsm in all aspects. In this context, he particularly references the famous Ṣūfī and hadith scholar al-Ḥakīm al-Tirmidhī, especially in the context of the concept of walāyah. On the other hand, al-Ṭahrānī, known for his voluminous work on Shīʿa literature, also mentions al-Ḥakīm al-Tirmidhī as a Shīʿa scholar and one of his literary compositions as an example of Shīʿa literature. It can be said that al-Ḥakīm's idea that the Islamic ummah can never be without a walī, similar to the Shīʿa theory that the earth cannot be without an Imam in the context of walāyah and imāmate, bears a rhetorical similarity to Shīʿa discourse. However, his explanations about who these walīs will be and their qualities reveal how far he stands from Shīʿa. This study examines al-Ḥakīm's views on concepts and notions such as Ahl al-bayt and the Companions, which are subjects of controversy between Shīʿa and Ahl al-Sunnah, in light of his work Nawādir al-uṣūl, a hadith commentary, and attempts to verify if the claim that every Ṣūfī must be a Shīʿa, at least in the context of al-Ḥakīm al-Tirmidhī, holds true.
| Primary Language | English |
|---|---|
| Subjects | Hadith |
| Journal Section | Research Articles |
| Authors | |
| Early Pub Date | June 12, 2025 |
| Publication Date | June 15, 2025 |
| Submission Date | January 13, 2025 |
| Acceptance Date | May 24, 2025 |
| Published in Issue | Year 2025 Volume: 13 Issue: 22 |