İletişim teknolojilerindeki gelişmeler ve artan dijitalleşme, dezenformasyonun günümüz modern dünyasındaki etkisini ve gücünü arttırmıştır. Dezenformasyon, değişen yapısı ile farklı hak ve özgürlükleri tehdit edebilmekte, çözüm önerilerinin odak noktası ise toplumların yapıları ve hassasiyetleri doğrultusunda değişebilmektedir. Devletler, bu hususta çözüm önerilerini tartışmaktadır. Devletlerin hukuki düzenlemelerle içeriğe yönelik sınırlama ve yaptırımları da bu çözüm yöntemlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak demokrasiyi ve temel insan haklarını koruma saikiyle ortaya konan bu düzenlemeler, gerekli hassasiyetlerle ele alınmadığında yine demokrasiyi ve temel insan haklarını tehdit edebilmektedir. Türkiye’de 29. maddeyle getirilen düzenleme, Almaya, Fransa gibi ülkelerdeki sosyal ağ platformlarını sorumluluk almaya yönelten ve/veya din, dil, ırk, cinsiyet temelinde nefret söylemini hedef alan düzenlemelerden farklı olarak, sınırları tanımlanmamış bir biçimde içeriği hedef almaktadır. Bu doğrultuda gerek kullanıcıların gerekse gazetecilik faaliyeti gerçekleştirenlerin dijital içerikleri nedeniyle cezai kovuşturmaya konu olmasına neden olabilecektir. Bu durum, korunması hedeflenen ifade özgürlüğüne zarar vermekte ve demokrasinin temel kriterleri olarak kabul edilen “çoğulculuk, açık fikirlilik ve hoşgörü”ye aykırı bir görüntü sergilemektedir.
Increasing digitalization and developments in communication technologies have increased the impact and power of disinformation in today's modern world. Disinformation can threaten different rights and freedoms with its changing structure, and the focus of solution proposals can change in line with the structures and sensitivities of societies. States are discussing solutions in this regard. States' restrictions and sanctions on content through legal regulations are one of these solutions. However, these regulations, which are introduced with the motive of protecting democracy and fundamental human rights, may threaten democracy and fundamental human rights when they are not handled with the necessary sensitivity. Unlike regulations in countries such as Germany and France, which direct social network platforms to take responsibility and/or target hate speech on the basis of religion, language, race and gender, the regulation introduced by Article 29 in Turkey targets content in an undefined manner. Accordingly, both users and journalists may be subject to criminal prosecution for their digital content. This situation harms the freedom of expression, which is aimed to be protected, and is contrary to "pluralism, open-mindedness and tolerance", which are considered as the basic criteria of democracy.
Disinformation Social Media Freedom of Expression New Media Internet Social Network Platform
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | New Media |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Early Pub Date | December 25, 2023 |
Publication Date | December 29, 2023 |
Submission Date | August 8, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Issue: 15 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.