Bu makale, Murat Gülsoy’un Gölgeler ve Hayaller Şehrinde adlı romanında, Türk
edebiyatının en tartışmalı konularından biri olan aydın meselesini farklı bir bakış
açısı ile ele alışını, Quentin Tarantino’nun Inglourious Basterds filmi ile mukayeseli
bir biçimde analiz etmeye çalışır. Tarantino’nun, nazi soykırımını farklı bir kurgu
ile vermesi ve Yahudileri tatmin amaçlı üretilen filmlere eleştirel yaklaşımı analizin
yalnızca çıkış noktasını oluşturmaktadır. Makalede Gülsoy’un bu romanı ile Türk
edebiyatında bir nevi öteki imgesine dönüştürülen aydının mestiza bilinci ile kendi
bilincimiz arasında köprü kurarak Türk aydınına yöneltilen eleştirileri sorguladığı
iddia edilmektedir. İki yüz yıldır yaşanan kültürel şizofreni hikâyesinin sadece aydına
mal edilemeyeceğini imleyerek bir aydının hikâyesi üzerinden kendi gerçekliğimizi
fark etmemizi sağlamaya çalışır. Romanın ana karakteri Fuat’ın mektup anlatım
tekniği sayesinde içini şeffaf ve samimi bir biçimde okuyucuya açması, yaralı
bilincini, içinde kendimizi seyrettiğimiz bir aynaya adeta dönüştürmektedir. Gülsoy
bu romanı ile, Türk aydınının, edebi metinlerde modernleşme hikâyemizin günah
keçisine dönüştürülmesine itiraz etmektedir.
This article analyzes Murat Gülsoy’s approach to intellectual as one of the most
controversial topics in Turkish literature in his novel titled Gölgeler ve Hayaller Şehrinde,
comparatively with Inglourious Basterds by Quentin Tarantino. Tarantino’s portrayal of
the holocaust with different fiction is the only starting point of this analysis. Throughout
this novel, Gülsoy questions the criticisms on Turkish intellectual, who has been
an image of the other in Turkish literature, building a gateway between the mestiza
consciousness of intellectual and our consciousness. The fact that the main character
of the novel, Fuat, opens his heart to the reader transparently and sincerely, almost
transforming his mestiza consciousness into a mirror in which the reader can watch
himself/herself. The author can capture this sincerity and transparency thanks to the
epistolary novel. This article claims that Murat Gülsoy objects to the intellectual chosen
as the scapegoat for our modernization story in Turkish literature.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Creative Arts and Writing |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 1, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Issue: 27 |