Milletlerarası ilişkilerin bir dışarıya akseden açık tarafı, bîr de gözükmeyen sütre gerisi vardır. Sütre gerisini dışişleri yetkilileri, çok az sayıda bir kısım devlet görevlileri ve bir de gizli servis elemanları bilebilirler. Hatta hadiselerin olgunlaşmasını, yön değiştirmesini taraf ülkelerin kendi arzuları doğrultusunda gelişmelerini sağlamada en büyük pay sahiplerinin başında istihbarat teşkilâtları gelmektedir. Bu kuruluşlar olaylar hakkında en doğru bilgileri, ulaşılması güç bilgileri toplar ve yetkililere ulaştırır. Onlardan aldıkları talimatlar çerçevesinde olayları yönlendirir. Bunun için de propaganda yaparlar, her türlü yolu deneyerek hadiseleri kendi inisiyatiflerine almaya gayret ederler. Karşı ülkenin yanlış politikalar oluşturmasına, stratejiler tesbitine katkıda bulunacak yeni haberler, eksik bilgiler yaymak suretiyle kendi amaçlarına hizmet ederler. İkinci Dünya Harbi yıllarında klasik istihbarat anlayışında büyük Ölçüde değişimler göze çarpmaktadır. Top yekûn harp kavramına bağlı olarak top yekûn casusluk anlayışı da ortaya çıkmıştır. Bu anlayışa göre sadece askerî istihbarat ile yetinilmemeli, her alanda bilgi toplanılmahdır. Bu bakımdan Birinci Dünya Harbinde orta seviyede bulunan istihbarat servisinin yerini İkinci Dünya Harbİ'nde muazzam işler gören servisler aldı. Bu stratejiyi ilk defa ve başarı ile uygulayanlar ise Almanlar oldu. Naziler top yekûn casusluk prensiplerine göre çalıştılar ve büyük ölçüde de başarılı oldular. Bu yeni anlayışa göre bir memleketin başında bulunanlar muhasımların askerî ve diğer her türlü, kuvvetini öğrenebilineli ve onların mukavemet derecelerini hesaplayabilmelidirler. 1 Bu kadar karmaşık ve ciddi bir iş olan İstihbaratın önemini de Napolyan "Bir casus yerinde ve zamanında cephedeki binlerce askere denktir." diyerek veciz bir şekilde açıklamıştır
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Eylül 1997 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 1998 Cilt: 14 Sayı: 40 |