According to these two reasons, the patient will be always a dependant of the practitioner:
First, the patient has no knowledge about the issue although patient’s life, limb or
organ is at risk; or second, the practitioner is a member of the occupational group that
can solve his or her problem. In addition, the practitioner has always superiority over
the patient. However, ideally, this relationship should depend on confidence. The first
condition of this situation would be the practitioner’s clarification about the patient’s
health problem, therapy and the results of this therapy, moreover the patient’s consent
about the way of therapy and the results.
Hasta ile hekim arasındaki ilişki, hastanın hayatı veya bir uzvu tehlikede olmasına
rağmen bu konuda hiç bilgi sahibi olmaması; hekimin de hastaya yardım edebilecek
ve sorununu çözebilecek tek meslek grubuna mensup kişi olması dolayısıyla, adeta
bir muhtaciyet ilişkisidir. Hekim, hastaya göre daha üstün durumdadır. Ancak ideal
olarak bu ilişkinin bir güven ilişkisi olması gerekmektedir. Dolayısıyla, hasta hekime
güvenmeli; hekim de hastanın güven duymasını sağlamalıdır. Bunun birinci şartı,
hekimin hastayı, rahatsızlığı, tedavisi ve sonuçları konusunda geniş ve ayrıntılı bir
biçimde aydınlatması ve daha da önemlisi, bu aydınlatma karşılığında hastanın -veya
somut olayın gerektirmesi sonucu hasta yakınlarının- tedavi biçimine ve doğabilecek
sonuçlar hususunda onay vermesi olacaktır.
aydınlatma yükümü aydınlatılmış onam hasta rızası hastahekim ilişkisi tıp hukuku
Diğer ID | JA62RG77BS |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mart 2011 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Sayı: 2 |
Ankara Barosu Dergisi TÜHAS atıf sistemini benimsemektedir.