2001 yılında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında, bu Anayasanın görmüş aldığı en
kapsamlı, en önemli değişikliklerden biri yapılmıştır. Bizim çalışmamız açısından
önemli olan değişiklik, söz konusu değişikliği yapan 4709 sayılı Kanunun 16.
Maddesiyle, Anayasanın 40. maddesinin ikinci fıkrasına eklenen, “Devlet, işlerinde,
ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirlemek
zorundadır.” hükmüdür. Hukuk Devleti ve Hukuki Güvenlik açısından son derece
yerinde ve önemli olan bu değişiklik uygulamada bazı sorunları beraberinde getirmiştir.
Bu sorunların belki de en önemlisi, devlete sorumluluk yükleyen bu hükme
rağmen, devletin bu yükümlülüğe uymaması halinde nasıl bir yol izleneceğidir
In 2001, one of the most comprehensive and important constutional amendments
wastaken place in theexisting Constutition. The important amendment in terms of
our study is the subclause 2 of Article 40 of the Constitution which was added the
provision saying“The State is obliged to indicate in itstransactions, the legal remedy
and authories the persons concerned should apply and their time limits.” By the
Article 16 of the law numbered 4709. This amendment, which is very pertinent
and important in terms of state of law and legal security, brings some problems in
practice. The most important one of these problems may be the question of which
method is going to be pursued if the State does not fulfill this obligation in despite
of this obligatory provision.
Diğer ID | JA47RS25PH |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ocak 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Sayı: 1 |
Ankara Barosu Dergisi TÜHAS atıf sistemini benimsemektedir.