Uluslararası ilişkiler; kökleri 1648 Westphalia Barışı’na kadar uzatılabilen, I. Dünya Savaşı ile birlikte bağımsızlığını kazanan yeni bir disiplindir. Disiplinin ilk yıllarında savaşın önlenmesi amacını taşıyan İdealizm teorisi egemen olmuştur. Ancak 1930’lu yıllarda devletler arası çatışmanın baş göstermesiyle birlikte Realizm daha önemli bir konuma gelmiştir. Nitekim disiplinin ilk tartışması bu teoriler arasında yaşanmıştır. Kurucu tartışma olarak da adlandırılan bu tartışma ile birlikte disiplinin sınırları çizilmiş ve bağımsız bir hüviyet kazanmıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında Davranışsalcı ekolün sosyal bilimlerde popüler olması ikinci tartışmanın yaşanmasına neden olmuştur. Bu noktada ilk tartışmanın tarafları olan İdealizm ve Realizm Gelenekselciler kanadı oluşturmuştur. Davranışsalcılar bu tartışmada doğa bilimlerinde kullanılan yol ve yöntemlerin Uluslararası İlişkiler disipline de uygulanabileceğini iddia ederken metodolojik yönde büyük bir çaba göstermişlerdir. İkinci tartışma sona ererken disiplinde bilimsel çalışmanın önemi artmıştır. Ayrıca iki kutuplu sistem, dekolonizasyon, küreselleşme, detant ve AB’nin kurulması İdealizm ve Realizm’e karşı eleştiriyi başlatmış ve Paradigmalar arası tartışmanın aktörlerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu tartışma özü itibariyle Uluslararası İlişkiler teorileri üç baskın okula ayırmaktadır. İlk olarak Michael Banks tarafından benimsenen yaklaşım aslında Davranışsalcı devrim sonrası dönemin Uluslararası İlişkiler teorilerini ele almaktadır. Paradigmalar arası tartışma disiplinde bulunan fakat önemsenmeyen araştırma konularını kabullenmeye yardımcı olmuştur. Böylece disipline yeni bir çeşitlilik ve heyecan getirmiştir.
Paradigma Paradigmalar arası Tartışma Neo-realizm Neo-liberalizm
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2017 |
Gönderilme Tarihi | 10 Mart 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 64 |