Türkiye-AB ilişkileri daha önce görülmemiş karmaşık ilişkileri barındıran bir süreç olmuştur. 1963’te başlayan bu süreç hala devam etmektedir. Sürecin bu kadar uzamasına iki taraf arasında ortaya çıkan krizler neden olmuştur. Bu durum müzakerelere de yansımış ve tam üyelik alternatiflerinin tartışılmasına yol açmıştır. İlk model hükümetler arası işbirliğinin derinleştirilmesini amaçlamaktadır. Bu modelde Türkiye ortak pazara sınırlı katılabilen fakat buna karşın AB kurumlarının karar alma süreçlerinde etkisi olmayan bir ülke olarak konumlanacaktır. Bu model bağlanmında imtiyazlı ortaklık, genişletilmiş ortak üyelik ve Avrupa Ekonomik Alanı Artı alternatifleri bulunmaktadır. İkinci modelde ise Türkiye ortak pazara sınırlı olarak katılabilen fakat mal, hizmet, sermaye ve kişilerin serbest dolaşımında kısıtlı hak ve yetkilere sahip olacaktır. Buna karşın müktesabatın tamamını üstlenerek AB karar alma mekanizmasına katılımı öngörülmektedir. Fakat bu iki modelde Türkiye için tam üyelik alternatifi değildir; zira ilk modeldeki alternatifler Türkiye’nin üyelik sürecini görmezden gelirken, aynı zamanda üyelik ihtimalini de ortadan kaldırmaktadır. İkinci model de ise Ankara Anlaşması süreçlerinin yeniden işletilmesi ile aynıdır. Bu durumda yaşanan yaklaşık elli yıllık sürecin boşa gitmesine neden olmaktadır. Bu nedenle Türkiye tam üyelik alternatifleri yerine müzakerelere konsantre olmalıdır.
Türkiye-AB İlişkileri Tam Üyelik Alternatifleri Avrupa Ekonomik Alanı Artı Genişletilmiş Ortak Üyelik
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 13 Mart 2018 |
Gönderilme Tarihi | 12 Mart 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 65 |