Kökeni ayırt edici seslerin kullanımıyla anlam aktarımının ve toplumsal ilişkilerin kurulmaya başladığı döneme dayanan dedikoduyla hayatın her alanında karşılaşmak mümkündür. Biz ile öteki ayrımını belirginleştiren dedikodu edebi eserlerin propaganda amaçlı kullanımında siyasi bir araç olarak da yer alır. Dedikodunun söz konusu işlevi psikolojik kitlelerin birliğini sağlayarak ve sürdürerek seferberlik hallerinin başarıya ulaşması, ulus-devletin hayal edilmesi gibi durumları mümkün kılar. Edebi eserlerin yardımıyla etki alanı genişleyen ve etki derecesi artan eylem tarihsel koşullar bağlamında çeşitli yargılar üreterek grup bilincinin oluşmasını sağlar. Milli Mücadele döneminde kaleme alınan edebi eserlerde de aynı yaklaşım söz konusudur. Kurtuluş Savaşı devam ederken öyküler kaleme alan yazarlar milletin tarihine milliyetçi bir biçimde yaklaşıp toplumu milli iradeye ikna etmek isteyerek vatanın bütünlüğünü tehdit eden düşmanları görünür kılmaya yönelen bir entelektüel hareket içindedir. Dönemin edebi metinlerinde “işgal ve isyan”lar sebebiyle imparatorluk bakış açısı etkisini yitirir; tam anlamıyla ulus devlet temelli bakış açısı hâkimdir. Bir tezin savunuculuğunu üstlenen metinlerde, yaşananların Türk ve dünya kamuoyuna duyurulması için kavram çiftleri oluşturularak birçok şey ikili karşıtlıklara indirgenir, kesin ayrımlarla olay ve karakterler kurgulanır, metinlerin inandırıcılığının artması için gerçek olay, kişi ve kurumlara göndermeler yapılır, anlatılanların gerçek hayatta yaşandığına dair notlar eklenir. Böylece Kurtuluş Savaşı döneminin atmosferi edebi eserler aracılığıyla gözler önüne serilir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 13 Mart 2018 |
Gönderilme Tarihi | 12 Mart 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 65 |