İslam'ın ilk halifesi Hz. Ebû Bekir, İslam siyasî tarihinde olduğu gibi İslam tasavvuf tarihinde de önemli bir isimdir. Kur'an'da "iki kişiden biri" olarak anılan Hz. Ebû Bekir sufilere göre fazilet yönünden Hz. Peygamberden sonra ikinci sıradadır. Sufiler onun marifete sahip olduğu için diğer herkesten üstün olduğuna inanırlar. Marifeti tam olduğu için de güçlü bir imana sahiptir ve sıddîk olarak vasıflandırılmıştır. Yine marifeti neticesinde muhabbete erişmiş ve kalbi Allah sevgisiyle dolmuştur. Bu sebepten dünyaya meyletmemiş, tüm malını bağışlamakta tereddüt etmemiştir. Sufiler; îsar, zühd, edeb, verâ gibi hususlarda onu örnek almışlardır. Hicrî altıncı yüzyıldan itibaren tarikatların kurulmasıyla birlikte Hz. Ali ve Hz. Ebû Bekir tarikat silsilelerinin başında yer almıştır. Özellikle nakşibendî tarikatında ayrı bir önem kazanmış, bu yolun kurucusu kabul edilmiştir. Râbıta, sessiz zikir gibi tarikat eğitim usulleri Hz. Ebû Bekir'e dayandırılmıştır. Bu da beraberinde uydurma bir takım rivayetlerin Hz. Ebû Bekir'e isnat edilmesine yol açmıştır. Nakşîliğin Hz. Ebû Bekir'de ısrar etmesinin en önemli nedeni İslam tasavvufunun şiî etkisinden arındırılmak istenmesidir. Kısmen bunda da muvaffak olunmuş tarikatta aşırı batinî yorumlar yer almamıştır. Hz. Ebû Bekir'in sahv anlayışı ve halktan ayrışmayan melamî tavrı tarikatın genel karekterini şekillendirmiştir. Söz konusu özelliklerinden dolayı nakşîbendî tarikatı geniş halk kitlelerinin teveccühüne mazhar olmuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Mayıs 2018 |
Gönderilme Tarihi | 15 Mayıs 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 66 |