Endüstri devrimiyle birlikte ortaya çıkan üretim şekilleri ve liberal ekonomi sistemi çeşitli sosyal sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu sorunların çözümüne yönelik arayışlar sosyal politika alanıyla karşılık bulmuştur. Yeni sorunlar, ihtiyaçlar ve toplumların dinamik yapısı; üretim, ekonomi ve dolayısıyla da sosyal politik alandaki dönüşümün önünü açmıştır. Nihayetinde küreselleşme olgusuyla birlikte daha karmaşık bir hâl alan sosyal politika, ulus devletlerin bu alandaki rollerinin sorgulanmasına ve bu alana ilişkin yeni aktör arayışlarına neden olmuştur. Ülkemizde de dünyaya paralel olarak 1980’lerle birlikte hız kazanan neo-liberal politikalar çeşitli tartışmaları beraberinde getirmektedir. Neo-liberal politikalara eleştirel yaklaşanlar bu süreçle birlikte sosyal politikaların sermayenin güdümüne girdiğini, çalışanlar ve dezavantajlı gruplar aleyhine bir işleyiş sergilediğini ileri sürmektedirler. Diğer taraftan ise neo-liberal politikaların gerekliliğini savunanlar eleştirileri ideolojik ve klişe olarak görmektedir. Onlara göre küresel sorunlara küresel çözümler üretilmeli, geçmişin hazır reçeteleri ile yetinmeyip günümüzün dinamiklerine uygun daha bütünleştirici ve sofistike çözüm yöntemleri denenmelidir.
Çalışmamızda, refah devleti anlayışından, kabaca yeniden klasik liberal modele dönüş anlamı ifade eden neo-liberal politikaların benimsenmesi ve bu bağlamda ekonomik boyutuyla Fordist üretim tarzından Post-Fordist üretim tarzına evrilen süreç incelenmeye çalışılmıştır. Bu yeni felsefeyi/üretim tarzını belirleyen sosyal olgular ve bu sürecin ortaya çıkardığı sorunlar derinlemesine olmadan objektif bir bakışla ele alınmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Ekim 2019 |
Gönderilme Tarihi | 10 Haziran 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 74 |