Hermeneutik bir metin okuma ve yorumlama alanı olarak geçmişten günümüze farklı amaç ve yöntemlerle kullanılmıştır. Köken olarak Tanrıların mesajını beşeri dile çevirerek insanlara ulaştıran Antik Yunan Tanrısı Hermes’den gelmektedir. Yunanca “yorum” anlamına gelen “hermeneia” ve onun fiil biçimi olan “hermeneuein” yani “yorumlamak’” kelimelerinden gelen hermeneutik kavramını ilk kullanan Aristoteles olmuştur. Hermeneutik ortaçağda kutsal metinlerin yorumlanması olarak kullanılırken Rönesans döneminde alansal hermeneutik çalışmaları başlamıştır. Dilthey, hermeneutik kavramını tarihsellik yaklaşımıyla birleştirmiştir. Dilthey’e göre tarihsellikle değerlendirilecek metinlerde, her çağın kendine göre bir gerçekliği olacağı düşüncesi göz önünde bulundurulmalıdır. Bu metinlerin farklı bir çağdan okuyup anlaşılabilmesi için kavramların anlamsal bağları kopartılmadan taşınmaları gerekmektedir. Hermeneutik okumalar çalışmalarının hedefi; geçmişte döneminin şartlarıiçerisinde felsefeci, düşünür ve bilim insanları tarafından geliştirilen düşünce ve/veya kavramların günümüzparadigması içerisinden yeniden okunması, ilişkilendirilmesi ve yapılandırılmasıdır. Bir felsefeci ve fen bilimci gözlüğüyle yapılan bu çalışmalarda amaç; geçmişten günümüze kalan bir dişli çarkın restorasyonunu yapıp sergilemek değil, bugünçalışan bir sistem içerisinde dâhil ederek görevi ve anlamını devam ettirmesini sağlamaktır. Bu yöntemle hem geçmişin paradigması içerisinde geliştirilen kavramların bugün daha net anlaşılması hem de bu düşünce ve kavramların günümüz için de işlevsel hale getirilmesi hedeflenmiştir. Bu kapsamda Hermeneutik okumalar yayın serisinin ilk konusu Empedokles’in sevgi ve nefret kavramları olmuştur. Empedokles M.Ö. 490-430 yılları arasında yaşamış antik Yunan filozofudur. Kendisinden önceki arkhe tartışmalarına katılmış ancak onlardan farklı olarak çoğulcu bir anlayışortaya koymuştur. Nesnelerin özünde dört unsur olduğunu ileri sürmüştür. “Dört unsur teorisi” içerisinde yer alan hava, su ve ateş kendisinden önceki filozoflar tarafından tekil arkhe olarak savunulurken, Empedokles bu ilkelere toprağı da ekleyerek çoğulcu yaklaşım ortaya koymuştur. Empedokles’e göre evrendeki herşey dört unsurun farklı oranlardaki karışımlarından oluşmaktadır. Evrendeki oluş ve bozuluş, budört unsurun birleşmesi ve dağılmasından kaynaklanmaktadır.Empedokles’e göre bu unsurları bir arada tutan sevgi, ayrılmasını sağlayan ise nefrettir. Empedokles’in sevgi ve nefret kavramlarını kullanım şekli yaşam içerisindeki karşılıklarıyla metaforik bir bağ taşımalarına rağmen,anlamı kavramı aşan niteliktedir. Empedokles’e göre bu evrene sadece sevgi veya nefret hâkim olduğunda değişim durmaktadır. Değişimin varlığı bu iki gücün temel unsurlar üzerinde etkili olmasına bağlıdır. Nefret gücü, evren ve evrendeki bütün nesneleri dağılma ve yok oluşa sürüklemektedir. Evrenin bir sonu olduğu düşünüldüğünde, bu son, hareketin durması anlamına gelecektir. Empedokles’e göre hareketin durması sevgi veya nefretin bütün evrene hâkim olmasıyla gerçekleşecektir. Enerji, modern bilimde değişikliklere neden olan etmen olarak tanımlanmaktadır. Entropi ise enerjiyle doğrudan bağlantılı bir kavram olarak enerjinin düzensizliğini ifade etmektedir. Günümüzden yaklaşık 13,5 milyar yıl önce, evren bir enerji alanının patlamasıyla doğmuştur ve zaman başlamıştır. Bu anda entropi de doğmuştur. Evrendeki toplam enerji sabit kalırken entropi zamanın fonksiyonu olarak artmaktadır. Bu artış, entropinin evrendeki enerjinin neden olduğu hareketi durdurmasına kadar devam edecektir. Evrene entropi hâkimolduğunda zaman duracak, evren ömrünü tamamlayacaktır. Bu bağlamda Empedokles’in nefret kavramı hermeneutik yöntemle okunup tarihsellik yaklaşımıyla günümüze taşındığında entropi’ye karşılık geldiği görülmektedir. Bu çalışmada;Empedokles’in sevgi ve nefret güçleri ekseninde açıklanan evren kurgusu, hermeneutik yöntemle 21.yy paradigması içerisinden yeniden okunmuş,anlamsal ve yapısal özellikleri korunarak tarihsellik yaklaşımıylagünümüze taşınmaya çalışmıştır.Bu çalışma 5.ASM Sosyal Bilimler Kongresinde sunulmuştur.
Hermeneutic has been used for different purposes and methods from the past as a field of reading and interpreting. The ancient Greek god Hermes, who originally translated the message of the gods into human language and delivered it to people, comes from Hermes. Aristotheles was the first to use the hermeneutic concept of "hermeneia" which means "interpretation" in Greek and "hermeneuin" which is the form of its verb "interpret". While hermeneutic was used as interpretation of sacred texts in medieval times, territorial hermeneutical studies started in the Renaissance period. Dilthey has combined the hermeneutics concept with the historical approach. According to Dilthey, in the texts which will be evaluated historically, it must be considered that every age will be a reality according to its own.In order for these texts to be read and understood from a different time period, they have to move without breaking the semantic bonds of the concepts.The goal of hermeneutic literacy studies is to re-read, relate and construct the ideas and / or concepts developed by philosophers, thinkers and scientists in today's paradigm in the circumstances of the past. A philosopher and a scientist in these studies, the goal is not to make a restoration of a gear wheel that has been left over from the past, but to include it in a working system today to maintain the mission and meaning. In this way, it is aimed that the concepts developed in the paradigm of the past are understood more clearly today and these ideas and concepts are made functional for the present day. In this context, the first topic of Hermeneutic literary series was Empedocles' concepts of love and hate. Empedocles Ancient Greek philosopher who lived between BC 490-430. He has participated in previous arche debates but has expressed a pluralistic understanding unlike them. He argued that there are four elements at the core of objects. While the air, water, and fire contained in the "four element theory" were defended as singular societies by the previous philosophers, Empedocles introduced a pluralistic approach to these principles by adding soil. According to Empedocles, everything in the world is made up of four components in different proportions. Composition and deterioration in the universe are caused by the unification and dispersion of these four elements. According to Empedocles, it is the love that keeps these elements together, and the hatred that allows them to separate. Empedocles' concepts of love and hate are concepts that have not yet been fully exploited, despite their metaphorical link with their counterparts in the use-of-life. According to Empedocles, change only stops when love or hate is dominated by this one. The presence of change influences the basic elements of these two forces. The hateful universe and all the objects in the world are dragged into disintegration and destruction. When the universe is thought to be the end, it will mean the end of this last movement. According to Empedocles, the movement to stop will be realized when love or hate dominates the whole scene. Energy is defined as the cause of the changes in modern science. Entropy, on the other hand, refers to the irregularity of energy as a concept directly related to energy. About 13.5 billion years ago, the universe was born with the burst of an energy field and time has begun. This entropy is also born. While the total energy in the brain remains constant, entropy increases as a function of time. This increase will continue until entropine stops acting as the cause of the energy in the environment. When the entropy is dominated by the evil, the universe will complete its life time. In this context, it is seen that Empedocles' hate concept is read by hermeneutic method and corresponds to entropy when it is carried out daily by the approach of historicity. In this study, the universe fiction, which is explained in the axis of Empedocles' love and hate powers, was re-read in the 21st century paradigm with the hermeneutical method and tried to carry out the historical day by preserving its semantic and structural features. This study was presented at the 5.ASM Social Sciences Congress.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 4 Sayı: 1 |
Akademia Doğa ve İnsan Bilimleri Dergisi, yayın faaliyetini sadece akademik öncelikler doğrultusunda yapmaktadır. Bu nedenle yazarlardan herhangi bir isimde yayın ücreti almamakta ve tüm okuyuculara ücretsiz olarak ulaşmaktadır.