Humanity realized the agricultural revolution by cultivating some plant species and by domesticating some animals. This move is the beginning of a long struggle between human and nature in human history. Before the agricultural revolution, like other creatures in nature, a person who is part of nature and living with what he presented to him, began to intervene in nature with the agricultural revolution and tried to put the rules himself. With the agricultural techniques that started to be industrialized after the industrial revolution, the damage caused by man on nature started to increase. People have felt the need to re-interrogate the relations between nature and human when they realize that the damage they create on nature is threatening their own future.
In this stage, an ethical inquiry was started. Previously, the scope of morality, which is considered only as relations between people and people, has begun to expand to include all beings. The first problem here is the position of human against nature. Is human a master of nature or is human part of it? What are the limits of human intervention in nature? Questions such as questions with ethical questions began to be sought.
The industrialized livestock sector was also included in these ethical inquiries. In this study; What should be the relationship between humans and domesticated animals? Do people have the right to make genetic changes to animals? How should the relationships between animal husbandry and animal welfare be evaluated? Answers to questions were sought and an ethical inquiry was sought.
This study was presented at the "TARAS SHEVCHENKO 3ST INTERNATIONAL CONGRESS ON SOCIAL SCIENCES" congress in 2019.
İnsanlık tarım devrimini bazı bitki türlerini kültüre alarak ve hayvanları evcilleştirerek gerçekleştirmiştir. Bu hamle insanlık tarihinde insan ve doğa arasında uzun bir mücadelenin başlangıcıdır. Tarım devrimi öncesinde doğadaki diğer canlılar gibi tabiatın bir parçası olan ve onun kendisine sunduklarıyla yaşamını sürdüren insan, tarım devrimiyle doğaya müdahale etmeye başlamış ve kuralları kendisi koymaya çalışmıştır. Sanayi devrimi sonrasında endüstrileşmeye başlayan tarım teknikleriyle insanın doğa üzerinde verdiği hasarlar artmaya başlamıştır. İnsanlar doğa üzerinde meydana getirdikleri hasarların kendi geleceklerini tehdit edecek bir seviyeye geldiğini fark ettiklerinde doğa ve insan arasındaki ilişkileri yeniden sorgulama ihtiyacı duymuşlardır.
Bu süreçte etik bir sorgulama yapılmaya başlanmıştır. Önceden kapsamı sadece insanlar ve insanlar arasındaki ilişkiler olarak görülen ahlakın alanı, tüm varlıkları içerisine alacak şekilde genişlemeye başlamıştır. Burada ilk sorun insanın doğa karşısındaki konumudur. İnsan doğanın efendisi midir yoksa onun bir parçası mıdır? İnsanın doğaya olan müdahalesinin sınırları nedir? Gibi sorulara etik sorgulamalarla cevaplar aranmaya başlanmıştır.
Endüstrileşen hayvancılık sektörü de bu etik sorgulamalara dâhil edilmiştir. Bu çalışmada; insanlar ile evcilleştirilen hayvanlar arasındaki ilişkiler nasıl olmalıdır? İnsanların hayvanlar üzerinde genetik değişiklikler yapmaya hakkı var mıdır? Yetiştiricilikte yapılan uygulamalar ile hayvan hakları ve hayvan refahı arasındaki ilişkiler nasıl değerlendirilmelidir? Sorularına yanıtlar aranmış ve etik bir sorgulama gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.
Bu çalışma 2019 yılında, “TARAS SHEVCHENKO 3ST INTERNATIONAL CONGRESS ON SOCIAL SCIENCES” kongresinde sözlü olarak sunulmuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 5 Sayı: 1 |
Akademia Doğa ve İnsan Bilimleri Dergisi, yayın faaliyetini sadece akademik öncelikler doğrultusunda yapmaktadır. Bu nedenle yazarlardan herhangi bir isimde yayın ücreti almamakta ve tüm okuyuculara ücretsiz olarak ulaşmaktadır.