Adnan Menderes, who took over the government from the Republican People's Party in 1950 and was aware of the influential place of Islamic belief in people's lives, gave the first indication of how his party would approach societal religious beliefs when he read in Parliament on May 22nd that "...the reforms cherished by the nation will be preserved." The Democratic Party's (DP) regulations regarding religion undoubtedly pleased the conservative segment of society. However, with some groups emboldened by the new regulations, certain demands that could be considered anti-reform/anti-secularism came to the forefront. Primarily, anti-reform circles found courage within themselves, leading to incidents like attacks on Atatürk's spiritual persona and statues by radical groups such as the Ticanis. In response to continuously escalating incidents that sparked significant public outcry, the DP enacted a law known to the public as the "Atatürk Law," formally titled the "Law on Crimes Committed Against Atatürk." This law, which is still in effect today, has been used to take action against numerous individuals. Despite periodic discussions and ongoing criticism, this law, which initially sparked heated debates in the Turkish Grand National Assembly (TBMM), was challenging to pass and accept from the very beginning.
1950 yılında iktidarı Cumhuriyet Halk Partisi’nden devralan ve halkın yaşamında İslam inancının etkili bir yere sahip olduğunun bilincinde olan Adnan Menderes, 22 Mayıs’ta Mecliste okuduğu hükümet programında “...millete mal olmuş inkılâpların mahfuz tutulacağı...” yönündeki sözleriyle, partisinin inkılâba bakış açısını yansıttığı gibi, toplumun dini inanışları konusunda nasıl bir siyaset izleyeceklerinin de ilk işaretini vermiştir. Demokrat Parti’nin (DP) din alanına yönelik düzenlemeleri kuşkusuz toplumun muhafazakâr kesimini mutlu etmiştir. Ancak yeni düzenlemelerden cesaret alan bazı kesimlerin, inkılâp/laiklik karşıtı olarak değerlendirilebilecek birtakım istekleri gündeme geldiği gibi, asıl olarak inkılâp karşıtı çevreler kendinde cesaret bulmuş ve Ticaniler gibi bazı radikal gruplar, Atatürk’ün manevi şahsına ve heykellerine yönelik saldırılarda bulunmaya başlamışlardır. DP, bir süre sonra sürekli artış gösteren ve gençlik başta olmak üzere, halkın büyük tepkisine yol açan bu tür olayları önlemek için kamuoyunda “Atatürk Kanunu” olarak da bilinen, “Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun” adını taşıyan bir kanunu yürürlüğe koymuştur. Günümüzde de yürürlükte olan bu kanuna dayanılarak çok sayıda kişi hakkında işlem yapılmıştır. Zaman zaman gündeme getirilen ve halen eleştirilen bu kanun, aslında ilk andan itibaren TBMM’de sert tartışmalara yol açmış ve oldukça zor kabul edilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türkiye Cumhuriyeti Tarihi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mayıs 2024 |
Gönderilme Tarihi | 30 Nisan 2024 |
Kabul Tarihi | 15 Mayıs 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |
Journal of Atatürk Yolu is licensed under CC BY-NC-ND 4.0