-
Siyasi düşünceler bakımından Cumhuriyetin laboratuarı olarak nitelenen II. Meşrutiyet dönemi, sosyal durum açısından adeta bir çöküntü ve felaket devridir. Uzun yıllar süren yıpratıcı savaşlar sonunda yaşanan göçler, hastalıklar, ölümler gibi sosyal olgular toplumsal çöküntünün ve çözülüşün göstergesi durumlar ile bunun karşısında kayıtsız bir tutum takınan iktidar sahipleri halkı kaderiyle başbaşa bırakmıştır. Anadolu halkını yalnızca vergi alınan ve asker toplanan bir ambar olarak gören muktedir kişiler, farklı düşünen, halkın ve hakkın sesini duyurmaya çalışan aydınları da sürgün diye Ortaçağ yaşantısı içindeki Anadolu kentlerine sürmüşledir. Rumeli’den ve Arap illerinden sonra sıranın Anadolu’ya geldiğini görenler, son olarak Anadolu insanına dayanmak ve kurtuluş savaşımını onunla yapmak gerektiğini anlarlar. Çaresiz, kimsesiz ve yorgun halk ise savaştan bıkmıştır, üstelik yoksuldur. Anadolu’da bölgesel direnişler halinde filizlenen kurtuluş hareketlerinin başına geçerek bütün kuvvetleri tek bir noktada toplayan Atatürk’ün, halkı, Kurtuluş Savaşı için harekete geçirmesi ve savaşın maliyetine dâhil etmesi oldukça önemlidir. Üstelik barış devrinde bizzat halka giderek halkın durumunu görmesi ve dertlerini dinlemesi, Türkiye’de çağdaş ve sosyal bir politika döneminin açıldığını gösteriyor
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Temmuz 2011 |
Gönderilme Tarihi | 29 Ocak 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 |
Journal of Atatürk Yolu is licensed under CC BY-NC-ND 4.0