Objectives: We evaluated the results of different operative methods used in the treatment of displaced proximal humeral fractures.
Methods: Thirty patients (18 males, 12 females; mean age 46.7 years; range 20 to 80 years) with proximal humeral fractures were treated by closed reduction and percutaneous fixation with Kirschner wires or open reduction and internal fixation. The fractures were classified and the radiological results were evaluated according to the Neer criteria. The number of fracture fragments was two in eight patents (26.7%), three in 16 patients (53.3%), and four in six patients (20%). The mean follow-up was 1.2 years (range 5 months to 7 years).
Results: The results were satisfactory in seven patients (87.5%) with two-part fractures, 12 patients (75%) with three-part fractures, and two patients (33.3%) with four-part fractures. The most common causes in patients with unsuccessful results were pain and limitation of movement. Two patients with four-part fractures developed aseptic necrosis and plate breakage secondary to nonunion, respectively.
Conclusion: In our opinion, where conservative treatment is not indicated, the most appropriate treatment for displaced proximal humeral fractures at younger ages is closed reduction and fixation with percutaneous wires or screws, and if this is not possible, open reduction and internal fixation. However, in elderly patients, open reduction and internal fixation for two- or three-part fractures, and primary hemiarthroplasty for four-part fractures seem to be preferable
Amaç: Bu çalışmada değişik cerrahi yöntemlerle tedavi edilen deplase humerus proksimal kırıklarının sonuçları incelendi.
Çalışma planı: Proksimal humerus kırığı nedeniyle kapalı redüksiyon ve perkütan Kirschner teli tesbiti veya açık redüksiyon ve internal tesbit yöntemi ile tedavi edilen 30 hasta (18 erkek, 12 kadın; ort. yaş 46.7; dağılım 20-80) çalışmaya alındı. Kırıkların sınıflandırılması ve radyolojik değerlendirilmesi Neer’in tarif ettiği şekilde yapıldı. Sekiz olguda (%26.7) iki parçalı, 16’sında (%53.3) üç parçalı, altısında (%20) dört parçalı kırık saptandı. Ortalama takip süresi 1.2 yıl (dağılım 5 ay-7 yıl) idi.
Sonuçlar: İki parçalı kırığı olan olguların yedisinde (%87.5), üç parçalı kırığı olanların 12’sinde (%75), dört parçalı kırığı olanların ikisinde (%33.3) başarılı sonuç elde edildi. Başarısız sonuç alınan olgularda gözlenen en önemli nedenler ağrı ve hareket kısıtlılığı idi. Dört parçalı kırığı olan olguların birinde aseptik nekroz, birinde de kırığın kaynamamasına bağlı olarak plak kırılması oluştu.
Çıkarımlar: Gençlerde konservatif olarak tedavi edilemeyen iki parçalı kırıklarda, eğer mümkünse kapalı redüksiyon ve kırığın perkütan tel ya da vidalarla tesbitinin, mümkün değilse tüm parçalı kırıklarda açık redüksiyon ve internal tesbitin uygun olduğu; yaşlılarda ise, iki ve üç parçalı kırıkların açık redüksiyon ve internal tesbitle tedavi edilebileceği, dört parçalı kırıklarda ise primer hemiartroplasti uygulamasının düşünülebileceği sonucuna varıldı.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Orijinal Makale |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 11 Eylül 2006 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2001 Cilt: 35 Sayı: 4 |