Akit yapan taraflar birçok halde irade beyanlarına farklı manalar yüklemektedir. Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi için irade beyanlarının hâkim tarafından yorumlanması gerekmektedir. Bu yorumun hangi esaslara göre olacağına dair tarih boyunca birçok teori ortaya atılmıştır. Günümüzde Türk/İsviçre borçlar hukukunda hâkim teori, güven teorisidir. Fakihler de tarafların irade ve irade beyanları arasında farklılık olması durumunda nasıl bir yol izleneceği hususunda farklı yaklaşımlarda bulunmuşlardır. Hanefî fakihlerin genel yaklaşımı, iradeden ziyade irade beyanını esas alma yönündedir. Hanefî fakihlerin bu husustaki yaklaşımına hukuk tarihi boyunca öne sürülen teorilerden en yakınının açıklama teorisi olduğu, ancak bazı hallerde bu teoriden ayrılıp irade veya güven teorisine yaklaştıkları görülmektedir. Bu bağlamda Hanefî fakihler, hukukî işlem güvenliği ve hakikî iradenin korunması ilkeleri arasında güven teorisinde olduğu gibi beyan sahibini ihmal edip yalnızca muhatabı esas alan normatif bir yorum teorisine hacet kalmaksızın denge kurabilmişler ve asırlar öncesinden sistematik ve tutarlı bir akid nazariyesi geliştirebilmişlerdir. Makalede, öncelikle irade beyanı, rıza-irade beyanı ilişkisi, bu ilişkiye tesir açısından hatalı ve ciddi olmayan irade beyanları ile genel hatlarıyla güven teorisine dair bilgi verilmiş ve akabinde bu teori Hanefî fakihlerin meseleye yaklaşımları doğrultusunda değerlendirmeye tabi tutulmuştur.
İslam Hukuku İrade İrade beyanı Yorum Güven Teorisi Hukukî İşlem Güvenliği Hanefi Mezhebi
In many cases, the contracting parties attribute different meanings to the declarations of will. In this case, in order to resolve the dispute between the parties, the declarations of will must be interpreted by the judge. Many theories have been put forward throughout history regarding the principles on which this interpretation will be based. Today, the dominant theory in Turkish/Swiss law of obligations is the trust theory. The faqihs have also taken different approaches on how to proceed in case of differences between the parties' will and declarations of will. The general approach of the Hanafi faqihs is to take the declaration of will rather than the will as the basis. It is seen that the closest approach to the Hanafi faqihs' approach in this regard is the explanation theory among the theories put forward throughout the history of law, but in some cases, they departed from this theory and approached the will or trust theory. In this context, the Hanafi faqihs were able to establish a balance between the principles of the security of legal transactions and the protection of the true will without the need for a normative theory of interpretation that neglects the declarant and focuses only on the addressee, as in the trust theory, and they were able to develop a systematic and consistent contract theory centuries ago. In this article, firstly, information on the declaration of will, the relationship between consent and declaration of will, erroneous and non-serious declarations of will in terms of the effect on this relationship, and the theory of trust in general terms are given, and then this theory is evaluated in line with the Hanafi jurists' approach to the issue.
Islamic Law Will Declaration of Will İnterpretation Trust Theory Security of Legal Transactions Hanafi School
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Özel Hukuk ve Medeni Yükümlülükler (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 3 Ocak 2025 |
Gönderilme Tarihi | 12 Aralık 2024 |
Kabul Tarihi | 24 Aralık 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 6 Sayı: 2 Prof. Dr. Mustafa Avcı'ya Armağan |
ASBÜ Hukuk Fakültesi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.