Öz
20. yüzyılda Sigmund Freud’un etkisiyle bir bilim hâline gelen psikanaliz, edebî yapıtların eleştirisinde önemli yer tutmaktadır. Freud’un bilinç ve bilinçdışı kavramlarına dayanan bu yöntemle; yapıtlarda yer verilen bilinçdışı yapılar, ögeler ve semboller ortaya konmaktadır. Jacques Lacan, Freudcu psikanalizi yeniden okuyarak psikanalizin nesnesi olarak bilinçdışını göstermektedir. Lacan’ın “Bilinçdışı bir dil gibi yapılanmıştır.” savı Lacancı psikanalizin temel noktasını oluşturmaktadır. Freud’un rüya, dil sürçmesi, histerik, saplantılı belirtiler gibi bilinçdışı oluşumlarını, Saussure’un dil bilim kuramıyla sentezlemiştir. Lacan’ın, Saussure’un gösteren ile gösterilen kavramları ile Freud’un bilinçdışı oluşumlarını harmanlayarak yeniden okuması Lacancı psikanalizin en temel noktasını oluşturmaktadır. Halkın ortak hayallerini, arzularını, isteklerini, yaşam algısını yansıtan bir tür olarak masallar, bilinçdışı unsurları çokça barındırmaktadır. Toplumların geçmişten günümüze ürettikleri masalların kaynağında yer alan bilinçdışına itilen bastırılmış duygu, istek ve arzuların varlığı yadsınamaz bir gerçektir. Masalın doğası içerisindeki kurgu, okur tarafından çözümlenmesi gereken simgesel unsurları çokça barındırmaktadır. Semboller, imgeler ve dil bilimsel ifadeler bir nesne arayışı olarak bilinçdışına giden yola işaret etmektedir.
Bu çalışma, nitel araştırma yönteminin veri toplama tekniklerinden olan doküman incelemesi tekniği kullanılarak incelenmiştir. Çalışma kapsamında, Oğuz Tansel’in Altı Kardeşler (1959), Yedi Devler (1960), Üç Kızlar (1963) ve Mavi Gelin (1966) başlığını taşıyan dört masalındaki bilinç ile bilinçdışı unsurların işlerliği ve bilinçdışı unsurlarla bezenmiş iletilerin çocuk okura olan etkisi, Psikanalitik halkbilim kuramı çerçevesinde incelenmiştir. Bu yöntemle masallarda yer alan imge ve semboller çözümlenmiş, toplumsal bilinçaltının yansımaları betimlenmiştir.