Mülkiyet, insan toplumlarına ait bir kurum olarak tarih boyunca bütün toplumlarda görülmüştür. Özel mülkiyet, eşya üzerindeki mutlak bir hak olarak özellikle modern toplumların en önemli kurumlarının başında gelmektedir. Ağırlıkla ABD’de gelişen hukukun ekonomik analizi yaklaşımı, özel mülkiyeti etkinlik veya maksimizasyon perspektifiyle eleştirmiş ve bunun yerine kısmi ortak mülkiyet sistemini önermiştir. Bu sistemde herhangi bir mülk, sahibi tarafından kullanılmak yerine onu en etkin şekilde değerlendirecek olana kiralanacaktır. Türkiye’de 2024 yılında yayınlanan işlenmeyen tarım arazilerinin kiralanmasına ilişkin yönetmelik, bu anlayışın bir sonucudur. Bu incelemenin öncelikli amacı, binlerce yıllık özel mülkiyet kurumunda köklü bir kırılmayı ifade eden bu dönüşümü anlamaktır. Bunun için özel mülkiyetin tarihî gelişiminin yanı sıra varlığını açıklamaya yönelik çeşitli teori ve hipotezler analiz edilmiştir. İkinci amacının özel mülkiyetteki dönüşümün, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler açısından ne tür sonuçlar doğurabileceğini sorgulamaktır. Bu analiz sürecinde kurumsalcı ve tarihsel-karşılaştırmalı yöntem izlenmiş ve Wallerstein’ın dünya-sistemi yaklaşımından faydalanılmıştır. Makalenin temel hipotezi, küresel rekabete açık kısmi ortak mülkiyet sisteminde, gelişmekte olan ülkelerin kendi mülkleri üzerindeki kontrolü kaybedecek olmalarıdır. Mülkiyetin kaybı, özgürlüğün kaybını da beraberinde getirecek ve yeni bağımlılık biçimleri ortaya çıkaracaktır. İncelemenin sonucunda söz konusu tehdit karşısında gelişmekte olan ülkeler açısından uygulanabilir bir çözüm yolunun şimdiye kadar ortaya konulamadığı görülmüştür.
Özel mülkiyet Fayda maksimizasyonu Gelişmekte olan ülkeler Locke Posner
Property, as an institution belonging to human societies, has been seen in all societies throughout history. Private property, as an absolute right over goods, is one of the most important institutions of modern societies. The approach of economic analysis of law, which developed predominantly in the USA, criticised private property from an efficiency or maximisation perspective and proposed a system of partial common ownership instead. In this system, any property will be leased to the one who will utilise it in the most efficient way instead of being used by its owner. The regulation on the leasing of uncultivated agricultural land published in Turkey in 2024 is a result of this approach. The primary purpose of this study is to understand this transformation, which represents a fundamental break in the millennia-old institution of private property. For this purpose, the historical development of private property as well as various theories and hypotheses to explain its existence are analysed. The second aim is to question what kind of consequences the transformation in private property may have for developing countries such as Turkey. In the process of this analysis, the institutionalist and historical-comparative method is followed and Wallerstein's world-system approach is utilised. The main hypothesis of the paper is that in a system of partial common ownership open to global competition, developing countries will lose control over their property. The loss of property will bring with it the loss of freedom and new forms of dependency will emerge. As a result of the analysis, it has been observed that a viable solution for developing countries in the face of this threat has not been put forward so far.
Private Property Utility Maximization Developing countries Locke Posner
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kurumsal İktisat Teorisi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 18 Nisan 2024 |
Kabul Tarihi | 17 Ekim 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 15 Sayı: 3 |