Geography is a branch of science that studies the Earth in physical, economic, humanitarian and political ways. It became an independent branch of science in the 19th century. Because of its close relation with the human life, this scientific discipline has reflections in literary works. In this regard, Balkans are an exceptional geographic region in both Turkish and world literature. Both The Bridge on the Drina and Drina’da Son Gün deal with the events happened in this region. These works carry much value since they are instrumental to understand the relation between humans and the places they live in.
Hermeneutic-Phenomenological method was developed by Edmund Husserl, founder of the phenomenology, and Martin Heidegger and Gaston Bachelard developed his ideas and carried it to practice. This method serves to explain the relation between human and place in a philosophical level. It would be helpful to study literary works to see how the place shapes the thoughts of people and understand the place-human relation better.
Yeryüzünü fiziksel, ekonomik, beşerî, siyasi yönlerden inceleyen bir bilim dalı olan coğrafya; 19. yüzyılda müstakil bir bilim dalı hâline gelmiştir. Toplum hayatının önemli bir parçası olan bu disiplin insan ile olan ilişkisi çerçevesinde edebî metinlerde de somut bir şekilde etkisini göstermektedir. Bu bağlamda hem Türk hem de dünya edebiyatında ortaya konulan eserlerde öne çıkan dikkat çekici coğrafi bölgelerden birisi de Balkanlardır. Konusunu bu bölgede yaşanan olaylardan alan Drina Köprüsü ile Drina’da Son Gün adlı eserlerde coğrafyanın/mekânın, burada yaşayan insanların düşüncelerinde ne gibi anlamlara geldiğinin ortaya konulması, insan-mekân ilişkisinin daha iyi anlaşılması bakımından önemli gözükmektedir.
Fenomenolojinin kurucusu Edmund Husserl ile sonrasında onun düşüncelerini geliştirerek uygulama düzeyine ulaştıran Martin Heidegger ve Gaston Bachelard’ın ortaya koyduğu hermeneutik-fenomenolojik metot da insan-mekân ilişkisinin felsefi zeminde açıklanmasına hizmet etmektedir. Söz konusu felsefi yaklaşımı edebî eserlere yansıtarak mekânın/coğrafyanın insanlar açısından ne gibi farklı algılara yol açtığını ortaya koymak, bu bağlamda disiplinlerarası bir yaklaşım ile önemli nesnel tespitlerin yapılabilmesine de olanak sağlamış olacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |