Sayın Editör,
Migren, primer baş ağrıları arasında en önemli yeri oluşturmaktadır.
Erişkin popülasyonunun %11.5 ile %21.7’sini
etkilemektedir ve işgücü kaybına sebep olan özürleyici bir
hastalıktır (1-3). Bazı hastalarda klasik migren profilaksisi iyi
sonuçlar verebilirken birçok hasta etkisizlik ya da yan etkiler
nedeniyle tedaviyi bırakmakta ve sık migren atakları yaşamaktadır
(4).
Migren profilaksisinde sinir blokajı uygulamaları giderek
yaygınlaşmaktadır. Çalışmalar çoğunlukla büyük oksipital
sinir blokajına odaklanmış olsa da supraorbital sinir, supratroklear
sinir ve diğer trigeminal sinir dalları da tedavide denenmiş
ve olumlu sonuçlar bildirilmiştir (5-7).
Büyük oksipital sinir, başın posterior bölgesinin vertekse
kadar duyusal inervasyonunu sağlar ve C2 spinal kökünde
sonlanan sensöriyel lifler içerir. Dura materin afferent lifleri
ile büyük oksipital sinirin afferent lifleri arasında anatomik
ve fonksiyonel bağlantı olduğu ve bu bağlantının migren patofizyolojisinde
önemli rol oynadığı gösterilmiştir. Diğer primer
baş ağrılarında olduğu gibi migrende de dura mater ve
intrakranial damarlarda bulunan nosiseptörler aktive olarak
trigeminal nükleus kaudalis ve trigeminoservikal komplekse
projeksiyon gösterir (8-11).
Migren profilaksisinde büyük oksipital sinir blokajının
yüksek etkinliği, enjeksiyonların direkt etkisinin yanı sıra nosiseptive
yolakta yarattığı nöromodülasyon ile açıklanmaktadır
(10). Literatürde farklı enjeksiyon teknikleri önerilmektedir.
En sık kullanılan teknik mastoid protuberans ile oksipital
protuberans arasındaki çizginin 1/3 lük proksimal kısmına
enjeksiyondur (12-14). Diğer bir öneri de oksipital protuberans
seviyesinin 2 cm lateral ve 2 cm inferior’una enjeksiyon
yapılmasıdır (15). Bir diğer çalışmada Cuadro ve arkadaşları
oksipital protuberans seviyesinin 1,5 cm lateral ve 3 cm inferior’una
uygulama yapmışlardır.
Çalışmaların birçoğunda lokal anestetik olarak lidocaine
ve bupivacain kullanılmıştır. Her iki ajanın birbirine karşı
herhangi bir üstünlüğü bildirilmemiştir. Lokal anestetikler
özellikle myelinsiz C lifleri üzerinde etki göstererek sodyum
kanallarını geri dönüşümlü olarak bloke eder ve ağrı sinyallerinin
taşınmasını engeller (16). Farklı çalışmalarda farklı
dozlarda lidocain uygulansa da çalışmalar sonucunda ulaşılan
etkinlikler benzerdir (17).
Literatürde yalnızca tek enjeksiyon yapılan hastalarda
dahi istatistiksel olarak anlamlı iyileşme saptansa da (18, 19),
çoğunlukla haftalık ya da aylık olarak tekrarlayan enjeksiyon
uygulamaları önerilmiştir. Ökmen ve arkadaşları haftada bir
seans şeklinde 1 ay boyunca tekrarlayan enjeksiyonlar yapıp
hastaları 6 ay takip etmiş ve etkinliğin 6 ay devam ettiğini
göstermiştir (15). Özer ve arkadaşları ise haftalık enjeksiyonları
3 hafta sürdürmüş ve klinik yanıtın hem kronik hem de
epizodik migren grubunda 2 aya kadar devam ettiğini göstermiştir
(20).
Lokal anestetik ile yapılan büyük oksipital sinir blokajı
uygulaması genel olarak güvenli görünmekle birlikte lokal
enfeksiyonlar, hematom, bulantı, kusma, senkop ve daha nadiren
nöbet ve solunum depresyonu gibi istisnai yan etkiler
bildirilmiştir (21). Yan etkileri minimize etmek için enjeksiyon
öncesi aspirasyon önerilmekte ve böylece intraarteriyal
enjeksiyonun önüne geçilebilmektedir (18). Randomize
kontrollü çalışmalarda yan etkiler açısından placebo grubu
ile blokaj grupları arasında anlamlı farklılık olmadığı gösterilmiştir
(19, 22).
Sonuç olarak hem kronik hem de epizodik migrende
büyük oksipital sinir blokajı, kolay uygulanabilir, güvenli ve
etkili görünmektedir. Mevcut çalışmaların ardından, tüm
dünyada olduğu gibi ülkemizde de günlük pratikte çok daha
yaygın kullanılmaya başlamış ve hastaların alternatif tedavi
arayışı ihtiyacını azaltmıştır. Uygun hasta seçimi yapıldığında,
akut medikasyon kullanımının azaldığı ve ilaç aşırı kullanımı
sıklığının da düştüğü gözlenmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Editöre Mektup |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 12 Sayı: 3 |