Bilindiği gibi koruyucu hekimlik, hastalıkların ortaya çıkmasını ya da ağırlaşmasını engelleyici önlemler üzerinde çalışan hekimlik dalıdır. “Hıfzıssıhha” da denilen koruyucu hekimlik insan toplulukları kadar eskidir. İnsanlar bilgilerinin ve kültürlerinin elverdiği ölçüde sağlıklarını korumak için bazı tedbirler almışlardır. Temeli Hipokrat’ın çevresel faktörlerin hastalık oluşumunu etkilediğine ilişkin 2000 yıldan daha eski gözlemlerine dayanmaktadır. Koruyucu hekimlikle ilgili gelişmeler, Mısır’da, Babil’de, eski Yunan’da, Roma’da ve Ortaçağların primitif toplumları arasında çok görülmüştür. Koruyucu hekimlik İslam tarihinde de önem verilen bir konu olmuştur. Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde sağlığı korumaya ve temizliğe dair metinlerin olması, koruyucu hekimliğin gelişmesine zemin hazırlamış; karantina uygulaması gibi koruyucu hekimliğin pek çok pratiğinin örnekleri verilmiştir.
Koruyucu hekimliğin gelişmediği dönemlerde, büyük kitlesel ölümler yaşanmıştır. Avrupa’da 6. Yüzyıldan 19. Yüzyıla kadar yaşanan 25 veba salgınında nüfusun yaklaşık yarısı kaybedilmiştir. Osmanlı Devleti’nde de çeşitli salgınlar ve kitlesel ölümler yaşanmıştır. 18. Yüzyılda olağan hastalıklar, çiçek ve vebadan yıllık ölüm oranı ortalama binde 60 kadardır. Örneğin İzmir’de 1759-1765 arasında 100 bin olan nüfusun yaklaşık yarısı kaybedilmiştir. 1813-1818 arasında veba salgını Osmanlı’nın Balkan şehirlerini kırıp geçirmiştir. Mısır’da 1835 salgınından sonra nüfusun tekrar eski haline gelmesi için 15 yıl beklemek gerekmiştir. Bu kayıplar çeşitli salgınlardan dolayı II. Abdülhamid döneminde de devam edince, padişah özel tedbirler alma ihtiyacı hissetmiştir.
Biz bu çalışmamızda II. Abdülhamid döneminde koruyucu hekimlikle ilgili gelişmeleri mevcut telif eserlerin ve arşiv vesikalarının verdiği imkanlar çerçevesinde incelemek ve bu gelişmelerin tıp tarihi açısından önemini vurgulamak istiyoruz. Ayrıca konuyla ilgili daha önce yayınlanmamış olan iki belgeyi de yayınlamak istiyoruz. Bu belgeler Türk tıp tarihi açısından önemli anlamlar içermektedir. Belgelerden birisi, II. Abdülhamid’in Pasteur’e gönderdiği para yardımı ve Mecidiye Nişanı’nın iradesidir. Bu belge ile bu konuda daha önce verilen bilgiler ikmal olmuş, konunun en önemli vesikasına ulaşılmış olmaktadır. İkinci belge Sultan II. Abdülhamid’in akıl hastalarıyla ilgili yayınladığı iradesidir. Bu irade de Türk psikiyatr tarihi açısından önemlidir. Çünkü padişahın iradesi ile akıl hastalarının zincirle bağlanması yasaklanıyordu. Biz bu vesikayı yayınlamakla Türk psikiyatr tarihindeki bu önemli olayı padişah iradesi ile belgelemiş oluyoruz.
As is well known, preventive medicine is a branch of medical science concerned with measures that aim to prevent the occurrence or progression of diseases. Also known in Ottoman Turkish as hıfzıssıhha, preventive medicine is as old as human communities themselves. Throughout history, people have taken various precautions to maintain their health, to the extent that their knowledge and culture allowed. Its foundations date back more than two millennia to Hippocrates’ observations on the influence of environmental factors on the emergence of diseases. Developments related to preventive medicine were seen in ancient Egypt, Babylonia, Greece, and Rome, as well as among the primitive societies of the Middle Ages. Preventive medicine also held a significant place in Islamic history. The presence of Quranic verses and Hadiths that emphasize cleanliness and the preservation of health provided a foundation for the development of preventive medical practices; examples include the early application of quarantine measures.
In periods when preventive medicine was underdeveloped, large-scale epidemics caused devastating losses. Between the 6th and 19th centuries, approximately half of Europe’s population perished in twenty-five separate outbreaks of plague. The Ottoman Empire, too, suffered numerous epidemics and mass deaths. In the eighteenth century, the average annual mortality rate from endemic diseases, smallpox, and plague was about sixty per thousand. For example, between 1759 and 1765, İzmir lost nearly half of its population of 100,000. Between 1813 and 1818, plague ravaged the Balkan cities of the Empire. In Egypt, following the 1835 epidemic, it took fifteen years for the population to recover to its previous level. When similar losses continued during the reign of Sultan Abdulhamid II, the Sultan felt compelled to implement special preventive measures.
In this study, we aim to examine the developments in preventive medicine during the reign of Sultan Abdulhamid II within the framework of existing authored works and archival documents, and to emphasize their importance from the perspective of medical history. We also intend to publish two previously unpublished documents related to the subject, both of which hold significant value for the history of Turkish medicine.
The first document concerns Sultan Abdulhamid II’s imperial decree (irade) regarding the financial aid and the Order of the Mecidiye sent to Louis Pasteur. With this document, previous information on the subject is completed, and the most important archival evidence on the matter has been made available. The second document is an imperial decree concerning the treatment of the mentally ill. This decree is of great importance for the history of Turkish psychiatry, as it prohibited the chaining of mental patients by the Sultan’s explicit order. By publishing this document, we aim to provide archival evidence of this crucial turning point in the history of Turkish psychiatry.
Medicine Abdulhamid II Louis Pasteur Vaccine Preventive Medicine
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Genel Türk Tarihi (Diğer) |
| Bölüm | Araştırma Makaleleri |
| Yazarlar | |
| Yayımlanma Tarihi | 1 Mart 2016 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Cilt: 34 Sayı: 38 |
Dergimizin geçmiş sayılarına ilişkin arşivine ulaşmak için lütfen tıklayınız.
Dergimize makale başvuruları Yayın Takip Sistemi üzerinden gerçekleştirilmektedir.