Yabancı düşmanlığı iki binli yılların başından itibaren Avrupa’da yükseliş eğilimindedir. Bu eğilimde 11 Eylül 2001 saldırıları, 2008’de başlayan ekonomik kriz ve 2009’da Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı etkisine alan Arap Baharı hareketleri kırılma noktalarını oluşturmuş, 11 Eylül olayları sonrası yabancı düşmanlığı Müslümanlara karşı tutumla hemen hemen aynı anlama gelmiştir. Ekonomik krizin yaşamsal refah üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle 2000 yılı sonrasında Avrupa devletlerinin siyasetinde ırkçı ve popülist söylemlere sahip aşırı sağ fikirlerin daha çok destek bulması, yabancı düşmanlığındaki yükselişi adeta normalleştirmiştir. Soğuk Savaş sonrası dönemde güvenlik tanımının değişmesi, yabancıların Avrupa Birliği’ne (AB) üye devletlerde bireysel, toplumsal ve bölgesel düzeyde güvenlik tehdidi olarak algılanmasını kolaylaştırmıştır. Bu çalışmada Avrupa Birliği ülkelerindeki toplumsal seviyede artan yabancı düşmanlığı ve Avrupa güvenliğinin birbiriyle bağlantılı hale gelmesi konu edilmektedir. Makalede yabancılara yönelik tutumların Avrupa güvenliği üzerinde nasıl bir tehdit oluşturduğunun analizi yapılmaya çalışılacaktır. Bu çerçevede, AB içinde en fazla yabancı nüfusu barındıran Almanya yabancı düşmanlığı konusunda temel örneklerden birini teşkil ettiğinden, ayrı bir başlık altında ele alınacaktır. Kuramsal açıdan milliyetçilik ideolojisi ve Avrupa bütünleşmesini en iyi açıklayan teorilerden biri olan işlevselcilik, “yayılma etkisi (spill-over)” savıyla çalışmanın analizine yardımcı olacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mart 2018 |
Gönderilme Tarihi | 15 Kasım 2017 |
Kabul Tarihi | 3 Nisan 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 10 Sayı: 18 |