Türk romanında 1990 sonrasında yayımladığı eserlerle adını duyuran Yiğit Okur (1934-2016), kendinden önceki birikimi romanlarında ince çizgilerle işleyebilen bir yazar olarak edebiyat sahasında yerini almıştır. Yazarın klasik kurgu anlayışıyla yazdığı romanlarının yanında modernist teknikleri kullanarak yazdığı romanları da mevcuttur. Farklı tekniklerle yazdığı romanlarında dikkat çeken hususlardan biri otobiyografik unsurlara fazlaca yer vermesidir. Bu anlatım tarzı en çok, yazarın çocukluk yıllarından başlayıp hayatının her döneminde iz bırakan kişilerin kurgusal anlamda yeniden yaratıldığı başkişi veya yardımcı kişiler üzerinden görülmektedir. Otobiyografik gerçeklik, sadece şahıs kadrosunu değil, romanlarındaki zaman, mekân, çeşitli durum veya olguların yaratılmasında da önemli hareket noktalarından birini teşkil etmektedir. Yiğit Okur’un özellikle ilk romanında yoğun bir şekilde kullandığı, sonraki romanlarında rahatlıkla izleri görülebilecek otobiyografik bellek yolculukları, sadece yazarın yaşantısına değil, yakın dönem Türkiye’sinin siyasal ve toplumsal yaşamında iz bırakan olaylara da temas etmektedir. Yazarın dokuz romanında da kişisel ve toplumsal tarihin gerçekliği ile kurgusal gerçekliğin çoğu zaman iç içe geçtiği görülür. Bilhassa 1940 ile 1960 yılları arasındaki sosyo-politik sorunlar ve yazarın tanıklıklarının kurgusal yaratımı tetiklediği söylenebilir. Romanların genelinde; özellikle Demokrat Parti dönemi, Kıbrıs sorunu, Yunanistan ile Türkiye arasındaki gerginlikler ve komünizmin Türkiye’deki etkileri, özyaşamsal gerçeklikle iç içe aktarılır. Bu makalede Yiğit Okur’un roman dünyasının oluşumunda önemli etkisi olan otobiyografik unsurlar tespit edilmeye çalışılacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 14 Haziran 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 5 Sayı: 1 |