İnfertilite, yalnızca üreme sağlığıyla ilgili bir durum değil, bireylerin psikolojik ve sosyal yaşamlarını derinden etkileyen bir deneyimdir. Çiftlerin yaşadığı stres, kayıp ve stigma gibi psikososyal durumlar, tedavi süreçlerini ve yaşam kalitelerini önemli ölçüde etkileyebilir. İnfertilite süreci, bireylerde anksiyete, depresyon ve duygusal bozukluklar gibi psikolojik sorunlara neden olabilir. Ayrıca, çocuk sahibi olamama durumu kayıp ve yas süreciyle ilişkilidir ve bireylerde derin bir boşluk ve üzüntü hissine yol açabilir. Bu süreç, sosyal izolasyon ve özsaygı kaybına neden olarak bireylerin psikososyal iyi oluşunu olumsuz etkileyebilir. Toplumda çocuk sahibi olmanın kültürel açıdan önemli bir beklenti olarak görülmesi, infertilite yaşayan bireyler üzerinde psikolojik baskı oluşturabilmektedir. Özellikle kadınlar, toplum baskısı nedeniyle kendilerini eksik hissedebilir ve bu durum depresyonu artırabilir. Sağlık profesyonellerinin, bu psikososyal etkileri fark etmeleri ve bireylere duygusal destek sağlamaları önemlidir. Kanıt temelli yaklaşımlar, sağlık profesyonellerinin infertilite tedavisinde yalnızca fiziksel sağlıkla değil, psikososyal sağlıkla da ilgilenmelerini gerektirir. Bu derlemede, infertilitenin psikososyal etkileri ve sağlık profesyonellerinin kanıt temelli yaklaşımları sunulmuştur.
Infertility is not merely a reproductive health condition but a profound experience that significantly impacts individuals' psychological and social well-being. Psychosocial factors such as stress, loss, and stigma can greatly influence treatment processes and overall quality of life. The infertility process may lead to psychological issues such as anxiety, depression, and emotional disorders. Additionally, the inability to conceive is associated with grief and loss, often resulting in a deep sense of emptiness and sorrow. This process can contribute to social isolation and diminished self-esteem, negatively affecting psychosocial well-being. The societal expectation of parenthood as a culturally significant norm may impose psychological pressure on individuals experiencing infertility. Women, in particular, may feel inadequate due to societal expectations, which can further exacerbate depression. It is crucial for healthcare professionals to recognize these psychosocial effects and provide emotional support to individuals. Evidence-based approaches emphasize the need for healthcare professionals to address not only the physical aspects of infertility treatment but also its psychosocial dimensions. This review presents the psychosocial effects of infertility and the evidence-based approaches adopted by healthcare professionals.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği |
Bölüm | Derlemeler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Ağustos 2025 |
Gönderilme Tarihi | 7 Şubat 2025 |
Kabul Tarihi | 14 Haziran 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 10 Sayı: 2 |