Batı modernliği üç asra yakın
tarihsel sürecinde bilimsel/teknik bilgi, sermaye ve siyasal yönetimin birbirlerinden ayrımlanabilen dönüştürme kapasitelerini bir potada
eriterek sanayi kapitalizmini inşa etmeyi başarmıştı. Bu büyük dönüşüm, sadece
Ada ve Kıta Avrupası’nda değil, tüm dünyada tarihsel boyutlu ve makro düzeyli
değişimler gerçekleştirdi. Sanayi kapitalizminin dönüşüm gücü, merkez ülkelerde
(özellikle İngiltere ve Fransa ) uzun erimde, geniş kitlelere avantajlar
sağladığı gibi, özellikle sosyal hizmetler alanında gerçekleştirilen olumlu
girişimlerle gündelik yaşantıyı da pozitif yönde etkiledi. Refah devleti,
ulus-devlet nosyonuyla, geniş toplumsal kesimlere “ yurttaşlığı“ yeni bir modern aidiyet türü ve seküler
bağlılık aktı olarak sundu. Devasa üretim bantlarında proleter
statüsü kazanan kitleler, sağlık hizmetlerinden yararlanmaya, küçük ölçekli
tüketim süreçlerine katılmaya ve mülkiyet edinme girişimlerinde bulunmaya
başlayarak, gündelik pratiklerde
standartlarını yükseltmeye yönelik eğilimler sergilediler. Ancak 20. yüzyıl, refah devleti efsanesinin çöküşe geçtiği bir
dönem olarak öne çıktı. Özellikle 1970 sonrası dönem, Batı kapitalizminin
göreceli daralma sürecinin başlangıcı ve üretim toplumundan tüketim toplumuna
geçişin kritik dönemeci olarak genel kabul gördü. Bu makale, Batı kapitalizmi
içerisinde post-fordist dönem olarak tanımlanan 1970 sonrası süreçte, esnek
üretim modellerinin çalışma etiğinde yarattığı yıkıcı etkileri ve yeni bir eğreti sınıf olarak betimlenen “
prekarya “ gerçekliğini, klasik ve çağdaş toplum bilimcilerinin kuramları ve
kavramsal çerçeveleri bağlamında tartışmayı amaç edinmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 1 Sayı: 2 |