15 Temmuz 2016 ‘ya kadar Said Nursi’nin risalelerindeki öğretiler etrafında oluşmuş dini bir cemaatin kolu olarak kendisini kamuya tanıtan bir grubun mensuplarının, halkın silahlarıyla milletin iradesine ve devlet düzenine terör ve şiddetle el koyma girişiminde bulunması, ülke içinde ve dışında şok etkisi yarattı. Ancak bu grubun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yetkili birimleri tarafından 2014 yılının başında Paralel Devlet Yapılanması adıyla bir terör örgütü olarak sınıflandırılmasının isabeti 15 Temmuz’da daha da bariz hale gelmiştir. Cumhurbaşkanının çağrısıyla büyük şehirlerin sokaklarında ve meydanlarında toplanan Türk milleti hep birlikte, insanların yüzlercesinin şehit olmasına ve binlercesinin de yaralanmasına yol açan ve milli iradeye kasteden bu darbe girişiminde bulunan teröristlere karşı çıplak elleriyle direnerek karşı koydu.
Milletin darbe karşısındaki tepkisinin nihai bir sonuca ulaşması ancak, şu anda olduğu gibi artık hükümetin kararlı tutumuna, güvenlik güçlerinin failleri yakalanmasına, adli ve idari yargının ya da mahkemelere bağlıdır. Daha önceleri yaptığı gibi farklı isimler altına gizlenen bu tür bir terör topluluğunun varlığını sürdürmesi artık kabul edilemez; ayrıca parlamento tarafından temsil edilen milli iradeyi zorla ortadan kaldırma girişimi modern dünyada akıl almaz bir eylemdir. Bu tür terör örgütlerinin varlığı sadece güvenlik için bir tehdit değil, aynı zamanda toplumun psikolojisi, dini ve kültürel değerleri ve ulusun bağımsızlığı için de bir tehdittir.
Milletin darbe karşısında gösterdiği tepkinin nihai sonucu ancak faillerin ele geçirilmesine bağlıdır ve bu da şimdiye kadar olduğu gibi artık hükümetin, adli ve idari mahkemelerin işidir. Meclisin temsil ettiği milli iradeyi terör yoluyla etkisiz kılmaya girişen bir grubun çeşitli adlar altında bundan sonra varlığını koruması, sadece bir güvenlik tehdidi değil, aynı zamanda toplumun psikolojine, dini ve kültürel değerlerine ve milletin bağımsızlığına karşı bir tehdittir.
O nedenle mensuplarının örgütle irtibatının koparılması ve örgüte yeni eleman kazanmalarını önlemek için kullanılan dil ve söylemin; yine bu örgütün iş birliği içinde olduğu grupların ve yapıların eylem ve söylemlerinin analiz edilmesi gerekir. Çünkü sivil toplum görünümündeki bu yapıların desteği ile varlığını korumaya çalışacak olan örgüt hem mensuplarının bağlılığı sürdürmesini hem de yeni insan ve mali kaynak elde etmekte bu desteğe ihtiyaç duyacaktır. Bu ihtimalin gerçekleşmesine mâni olmak için FETÖ yapılanmasının Batıda ortaya çıkan yeni dini hareketlerle ilişkisini araştırmak icap eder.
Bu nedenle, FETÖ’nün yeniden örgütlenme olasılığına karşı bazı önlemler anlabilmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Yine uluslararası bir sivil toplum kisvesi altında yeni insan kaynaklarına erişmesini, takipçilerinin Fetullah Gülen’e sadakatini koruyarak, yabancı işbirlikçilerin de yardımıyla FETÖ örgütünün yeniden toparlanmasını önlemek için tüm yeni çağ dini hareketleri, özellikle batıda ortaya çıkan FETÖ benzeri yeni dini hareketler tarafından kullanılan söylemlerin ve yöntemlerin yeni bir sosyal bilimsel çözümlemesine ihtiyaç vardır.
Bu makalede, evvela, FETÖ’nün geleneksel dini kurumlarla bazı bağları olan ya da yaydığı bazı dini ve manevi hareketlerden uyarlanan söylemin benzerliğine işaret edeceğim. İkinci olarak, dünyanın çeşitli bölgelerinde ‘bilimsel ve siritualist’ yeni dini ve seküler akımları destekleyerek kendi misyonerlik faaliyetlerini yeni bir boyuta taşıyan bazı geleneksel ve geleneksel olmayan Batılı kiliseler ile FETÖ’nün söylemleri arasındaki benzerliklerin varlığını göstereceğim.
On July 15, 2016, members of a group who introduced themselves to public as a branch of a religious community formed around the teachings of Said Nursi have seized all kinds of weapons avaliable to national army attempted a coup that terrorized the nation with a deadly violence against the will of people by breaking the law and order that shook the citizens of the country. However, in the light of this deadly coup attempt of July 15, it became clear how appropriate the decision made by the official authorities of Republic of Turkey was; that which already classified this group in early 2014 as a terror organization with initials of PDY in Turkish, Parallel State Structure headed by Fetullah Gülen. The Turkish nation, gathered in the streets and squares of the big cities upon the call of the President, resisted with their bare hands against the terrorists who attempted this coup which caused hundreds of people to be martyred and injured thousands.
The final result of the nation’s reaction to the coup is only related to the government’s determined stance, as it has been until now, to the capture of all perpetrators which is now the job of security forces, judicial and administrative courts,. This kind of a terror group so far reamined in disguise under different names can no longer be tolerated and this attempt to undermine by force the national will represented by the parliament is a preposterous act in the modern world. The very existence of such terror organizations is not only a threat to national security, but also a threat to the psychology, religious and cultural values of the society, and the independence of the nation.
For this reason more research are needed to be done in order to find out some measures against the possiblity of re-organization of FETÖ. Again in order to prevent this to happen with the help of foreign affiliates of FETÖ by providing new human resources in the guise of an international civil society and maintaining loyalty of Fetullah Gülen’s followers we also need to employe new social scientific analysis of discourses and methods employed by all ‘new age religious movements,’ especially of western origin, similar to that of FETÖ.
In this article, I will point out, first, to the similarity of discourse adapted by FETÖ from certain other religious and spiritual movements with some ties with, or off-springs of traditional religious institutions. Secondly, it is an attempt to find out similarities between FETÖ and some of traditional and non-traditional western churches which already carry their missionary activities to a new and unprecedented dimension by supporting so called new ‘scientific and spiritualist’ movements in world.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyaset Bilimi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Temmuz 2020 |
Gönderilme Tarihi | 5 Mayıs 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 20 Sayı: 15 Temmuz |