The subject of this article is to ground the relationship between faith and truth and to read the moral drift seen in society from the perspective of nihilism. A person's worldview is not independent of his beliefs. Faith, which is the name of belief in religion, is the name of a deep-rooted submission and devotion. Faith is considered to be related to morality. Morality, with its various virtues, is embodied as consciousness of direction. When this weakens, faith can also weaken. The morality of righteousness is an understanding of morality built on faith and worship. Today, especially the anti-religious understandings that accompany digitalization bring about moral corruption and religious drift. This situation, which can be described as a kind of moving away from truth, has not only individual but also social consequences. Prophets wanted to protect people from moral crises and develop in them a faith-based awareness of righteousness. Religious references show that faith supported by prayers is a strong basis for righteousness in humans. On the other hand, our field research and observations give the impression that religion has begun to retreat in modern society. This study supports the necessary relationship between faith and morality, depending on the relationship of righteousness with faith and worship. If this relationship is broken, the moral crisis that will arise will be a form of nihilism. In the article, the problem in question will be discussed using the source review method in the light of the analysis of field research conducted on young people.
Bu makalenin konusu, iman ve istikamet ilişkisini temellendirmek ve toplumda görülen ahlâki savrulmayı nihilizm perspektifinde okumaktır. İnsanın dünya görüşü, inancından bağımsız değildir. İnancın dindeki adı olan iman, köklü bir teslimiyet ve bağlılığın adıdır. İman ahlâkla ilişkili kabul edilmektedir. Ahlâk, çeşitli faziletleriyle istikamet bilinci olarak somutlaşır. Bu, zayıfladığı zaman inanç da zayıflayabilir. İstikamet bilinci, temeli iman ve ibadet üzerine inşa edilmiş bir ahlâk anlayışıdır. Günümüzde özellikle dijitalleşmeye eşlik eden din karşıtı anlayışlar ahlâki yozlaşma ve itikadi savrulmayı beraberinde getirmektedir. Bir çeşit istikamet kaybı olarak nitelenecek bu hal sadece bireysel değil, toplumsal sonuçlar da doğurmaktadır. Peygamberler insanları ahlâk krizlerinden korumak ve onlarda iman esaslı bir istikamet şuuru geliştirmek istemişlerdir. Dini referanslar ibadetlerle desteklenmiş bir imanın, insanda istikamet için güçlü bir neden olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan, saha araştırmaları ve gözlemlerimiz modern toplumda dinin geri çekilmeye başladığı yönünde bir izlenim uyandırmaktadır. Bu çalışma, istikametin iman ve ibadetle ilişkisine bağlı olarak iman ve ahlâk zorunlu ilişkisini desteklemektedir. Bu ilişkinin kırılması halinde ortaya çıkacak ahlâk krizinin bir çeşit nihilizm olduğu iddiasından hareketle toplumda görülen ahlâki yozlaşma bu zaviyeden tartışılmaktadır. Makalede söz konusu problem, gençler üzerinde yapılmış saha araştırmalarının analizi ışığında kaynak incelemesi yöntemiyle tartışılacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kelam |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Mart 2024 |
Gönderilme Tarihi | 26 Ocak 2024 |
Kabul Tarihi | 13 Mart 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 8 |
Danisname Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.