Bir kavram ya da bir hadise olarak hakikat salt teorik, bütünüyle soyut ve hayattan kopuk bir şey olmayıp deneyim ile, öznelik ile veya öznenin deneyimi ile doğrudan bağlantılıdır. Hakikat özneye kendini deneyimde ve deneyim yoluyla açığa vurur. Öznenin hakikat deneyimi bir tür kaygılılık ve/ veya saygılılık içinden vuku bulur. Kendini özneye deneyimde açan hakikatin tezahürlerini dil içinde/n takip edebiliriz. Burada söz konusu ettiğimiz dil, tabiatıyla, bu makalenin yazıldığı, bizim de konuştuğumuz Türkçe olacaktır. Dil yalnızca bir araç (vasıta) değil, içinde olduğumuz bir ortamdır (vasat) da. Biz bu makalede klasik ratio-temelli felsefe tarzına mukabil dil-temelli felsefeyi öne alıyor ve hakikat-öznelik ilişkisini dilde (Türkçede) ve dil üzerinden (Türkçe üzerinden) incelemeyi hedefliyoruz. Bir yandan hakikatin bizzat özne ile ilişkisini haklılık-hakikilik-hakikatlilik kavramları üzerinden, toplumla ilişkisini hukuk ve hakkaniyet kavramları üzerinden, Tanrı ile ilişkisini de Hak kavramı üzerinden kurmaya çalışırken, diğer yandan bu kavramların aralarındaki içsel-zorunlu bağlantıları göstermeyi umuyoruz. Etimolojik-semantik düzeyi metafizik düzeyle ilişkilendirmek bu çalışmada gözettiğimiz bir diğer amaçtır. Bu çalışma hakikat kavramının mahiyetini ortaya sermeyi değil, onu dildeki tezahürleri itibarıyla yakalamayı amaçlamaktadır. Burada tarif-esaslı klasik yaklaşım değil, tasvir-esaslı fenomenolojik yaklaşım temel alınmaktadır. Yine bu çerçevede, burada hakikatin varlığı-yokluğu ya da mahiyeti tartışmasına hiç girilmemekte fakat temel bir tez olarak hakikatin tesirî varlığı, yani hakikatin etkileri itibarıyla öznenin yaşantısında nasıl var olduğu gösterilmeye çalışılmaktadır. Buna göre, biz hakikati spekülatif ve teorik olarak incelemezden önce onu yaşantımızda deneyimliyoruz ki, esasen bunun öncelikli şahidi konuştuğumuz dildir.
Özne Öznelik Dil Türkçe Hak Hakikat Hakkaniyet Hukuk Hakikatlilik
“Truth” is not something purely theoretical, abstract, or detached from life. It reveals itself to a person directly, through his or her subjective experience. A subject’s experience of truth occurs through a kind of care, manifested in and through language. Language is not only a tool, but also a medium in which a subject exists. The philosophy of the twentieth century was fundamentally language-oriented. This study also prefers a language-oriented philosophical approach to ratio-oriented one. It aims to examine the relationship between truth and subjectivity in and through language, namely Turkish. It tries to establish a relationship between hakikat (truth) and (1) subjectivity via the concept of authenticity, (2) society via the concepts of equity and law, and (3) God through the concept of Truth (Hakk). It further attempts to set out necessary and intrinsic connections between these concepts. Another aim of this study is to relate the etymological-semantic level to the metaphysical one and to identify the manifestations of the concept of hakikat in language. Here, what is in question is not the term’s definition in the classical approach, but its description in the phenomenological approach. This paper thus tries to exhibit how truth (hakikat) appears in the experience of the subject by means of its effects or effective manifestations. Hakikat is first and foremost, prior to any theoretical or speculative investigation, something experienced, and the primary testament to this fact is language itself
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makale |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ekim 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 21 Sayı: 40 |