Mimarlık ve kent, yalnızca geometrik öğeleri vasıtasıyla algıladığımız yaşam alanları değil; tarihi referanslar sayesinde toplumsal, kişisel tecrübeler ile bireysel hafıza ile kurulan, duyularımız sayesinde öznel biçimde algılanan mekânlardır. Bu çerçevede kentin kavranışı, toplumla karşılıklı etkileşim halinde gelişip değişir; aynı şekilde, kentleri algılama biçimimiz de toplumsal bir tahayyül olarak ortaya çıkabilir. Bu yaklaşımı, Henri Lefebvre mekân kuramında; hayaller, simgeler, hafızayla ilişkilenen yaşanan mekân olarak tanımlar. Bu çalışma, Lefebvre’den ödünç alınan ‘yaşanan mekân’ kavramını, İstanbul’un Nişantaşı semtine odaklanarak ele almaktadır. Sinema kurduğu güçlü temsil diliyle toplumla iletişim kurar; böylece toplumsal süreçleri anlamak için araştırmada bir araç olarak kullanılabilir. 2000lerde Türkiye’de özel televizyon kanallarının yaygınlaşması sonrası, televizyon dizilerinin toplum üzerindeki etkisi artmıştır. Dizilerin içerikleri toplumsal bağlamla sıkı ilişki içindedir. Tam da bu çerçevede, TV dizilerinde Nişantaşı temsili ele alınarak, toplumsal yansımanın izi sürülmüştür. Mekânsal ya da söylem düzeyinde Nişantaşı’nı ‘sahne’ olarak kullanan ve toplumsal sınıf farkları temsili üreten 2000 sonrası dizilere odaklanılmış, bu dizilerde göstergebilim analiz yöntemi kullanılmıştır. Mekân, toplumsal ve kültürel çatışmaların yansıdığı bir sahne olarak ele alınmıştır. Bu çalışma, Nişantaşı semtinin toplumsal çağrışımlar ile ortaya çıkan mekân algısının Türkiye’deki toplumsal farklılaşmalar ile çapraz okumasını televizyon dizileri aracılığıyla yapmaktadır.
Nişantaşı yaşanan mekân televizyon dizileri kentsel temsil kültürel çatışmalar
Architecture and the city are not merely spaces perceived through geometric elements; they are places subjectively experienced through sensory perception, formed by historical references, societal and personal experiences, and individual memory. In this framework, the understanding of the city develops and changes in interaction with society; similarly, our way of perceiving cities can emerge as a social imagination. Henri Lefebvre defines this approach in his theory of space as a lived space associated with dreams, symbols, and memory. This study examines the lived space borrowed from Lefebvre, focusing on the Nişantaşı neighbourhood of Istanbul. Cinema communicates with society through its powerful representational language, making it a tool for understanding social processes. Following the 2000s, with the proliferation / acceleration of private television channels in Türkiye, the influence of television series on society increased. This paper analyzes the representation of Nişantaşı in TV series to trace its societal understanding within the framework of the close relationship between the content of these series and the social context. The study focuses on TV series after 2000 that use Nisantasi as a spatial or discursive stage, generating representations of social class differences, applying semiotic analysis. This study considers space as a stage reflecting social and cultural conflicts. This paper analyzes the spatial perception of the Nişantaşı neighbourhood, formed by societal connotations, in relation to social differentiation in Türkiye, through the lens of television series.
Nişantaşı lived space TV series urban representations cultural conflicts
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Ekran ve Medya Kültürü, Kültürel Teori, Kültürel çalışmalar (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 23 Mayıs 2025 |
Gönderilme Tarihi | 13 Ocak 2025 |
Kabul Tarihi | 7 Nisan 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 26 |