DUYURULAR

2024 YILI SAYILARIMIZ İÇİN MAKALE ÇAĞRISI


Sağduyu, us, gerçeklik, bellek, anlak, ahlak, adalet, doğa, özgürlük, hukuk, insan hakları felsefenin öncelikli uğraş alanlarıdır. Doğru düşünme üzerinde yöntemler arayan bilim de felsefenin bu uğraş alanları sayesinde gerçeğe varmaya doğru kesintisiz yol almaktadır. Evreni tanıma çabasının açtığı aydınlık yollarda olumlu sonuçlar, kazanımlar, edinimler edinilmektedir. Ve özellikle insanlığın geçirdiği doğal ve toplumsal evrimler; kanlı savaşlar, devrimler, açlık, ölüm, yokluk, yoksunluk, yoksulluk ve yolsuzluklar düşünülürse insanın ve adaletin değeri kendiliğinden yerini bulur. Toplumların aydınlanması hiç tartışmasız barışa odaklıdır. Ünlü Alman düşünür İmmanuel Kant ‘haklı savaş’ kavramı yerine ‘haklı barış’ kavramını geliştirdiği Ebedi Barış Üzerine Felsefi Deneme (2020) adlı yapıtında, evrensel çapta sürekli ve kalıcı idealin kuramsal, siyasal ve hukuksal boyutlarını ele alarak savaşsız bir dünyanın nasıl olanaklı olabileceğini sorgulamayı görev bilmiştir. Her insan ve her toplum sorunlarla ve meydan okumalarla karşılaşır. Bunlara nasıl karşılık vermek gerektiği konusunda tarihin, deneyimin ve kuramın göstereceği, barışı sağlayacak ilke ve değerleri ortaya çıkarmak gerekir.
Alexis de Tocqueville (2016)’e göre de, Amerika’da Demokrasi’de, toplumdaki ilerlemeyi insan işbirliğinin bir yan ürünü olarak görmek gerekir. Toplum sivilleşemedikçe özgür de olamayacaktır. Sivil toplum sonuçları itibariyle insancıl bir toplumdur. Diğer ünlü Fransız düşünür Benjamin Constant ise modern toplumsal yapıya göre yeni kurumlar inşa edilmesini savunduğu Principes de Politique’de (1815) modern dünyanın bir buluşu olarak insanın en önemli özgürlüğünün, yönetime katılma özgürlüğünden daha çok, bir kişinin bir diğeri ile birliktelik kurması olduğunu ileri sürmüştür. Bireyin özgürlüğünün kaynağında özverinin önemi üstünde durmuş, bireyin duygusal gerçekliği onun özgür olmasının yegane temelidir felsefesini savunmuştur.
İnsanlığın onuru haklar ve özgürlükler üzerinden yükselmektedir. Bugün insanlığın iklimi bu hakları tartışmasız koruma yönünde olumlu değişim geçirmektedir. En özgün haliyle kişiliğin saygınlığı ancak söz konusu haklar sayesinde gerçekleşebilir. Bu nedenle, modern düzen, toplumsal ilişkileri hak düşüncesine, adalet duygusuna göre hukuksallaştırarak insan hakları temelinden ilerlemektedir. Dolayısıyla, ahlakın uygunluk ölçüsü artık, adaletin geçerliliği koşuluna bağlanmak durumundadır.
Daha Antik dönemde Platon (Eflatun), Diyaloglar (2009)’da, davranış normları içerisinde cesaret, akıllılık, ölçülülük ve adil olmayı insanın doğru davranış özellikleri olarak belirlemişti. Günümüzde de akıllılık, bilgelik, ölçülülük ve cesaret adaletin önkoşuludur, dolayısıyla insanlara güç, enerji ve yetenek veren bu erdemler insan olmanın temel taşıyıcısı niteliğini taşırlar, ancak gerçek değerleri devlet ve toplum içerisinde ortaya çıkar. Burada adalet erdemi diğer üçünün birleştiricisidir.
Bu erdemler ya da değerler bir bütün olarak ahlaki insanın ideal tablosunu oluştururlar. Bunlara ulaşma isteği insanın doğal tabiatında, özünde yatmaktadır. İlkçağ Yunan Felsefesinin kendisiyle birlikte doruk noktasına ulaştığı Aristoteles de Nikomakhos’a Etik (2014)’de adalet’i bütün erdemlerin en kusursuzu saymıştır. O’na göre gerek devlet gerekse de aile hayatının temelleri bu erdemde yatmaktadır.
Günümüzde düzen sahibi olmak anlamını da taşıyan özgür toplum, insanlara ne yapacaklarını söylemesinden değil, beşeri toplumunun evrilmekte olan geleneklerinin ve miras alınan kurumlarının bireylerin kendi amaçlarını gerçekleştirmelerine ve böylelikle diğer kişilerin ihtiyaçlarını karşılamalarına izin vermesinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle günümüzde düzen, büyük ölçüde toplumsal barış olarak anlaşılmaktadır. Nedeni de, farklı çıkarları ve değerleri olan insanların toplum içinde kavgalara, çatışmalara ya da iç savaşa başvurmadan yaşamalarına olanak tanımasından kaynaklanmaktadır. Modern anlamda düzen düşüncesinin anlamı da budur.
Ancak, özellikle bilimde, düşünyapılarda, teknoloji ve endüstride yaşananlar bir yana, varolan demokrasilerdeki etik değerlerden yoksunluk, bugün dünyanın birçok bölgesinde etnik kökene, dini anlayışa, siyasi ve ekonomik nedenlere dayalı çatışmalara yol açmış durumdadır. Artık, baskı ya da güç kullanarak bu çatışmaların önlenemeyeceği anlaşılmış gibi gözükmektedir. Söz konusu çatışmalarda, özellikle de etnik ya da ulusal kimliğin öne çıktığı anlaşılmaktadır. Aslında bu kimliklerin altında asıl korunmaya çalışılan, bu kimlikleri biçimlendiren temel unsurlardan sayılan kutsal addedilen değerlerdir. Ve de, bu değerlerin çevrelediği yerel kültürel yaşantılardır. Bu bir odaklanma gerektirir ve nitelikli insan’ın varlığına gereksinim duyar, nitelikli insan da kendinden başkasını da düşünebilen insandır. Hem insanlar nezdinde hem de toplumlar nezdinde iç ve dış barış adalet temeli üzerine kurulmadıkça asla sürekli olamaz. Adalet de insan haklarına dayanmadıkça hep göreceli kalır.
Bu bağlamda Dergimizin 2024 yılı temalarını günümüz insanının deneyimlemekte olduğu sosyo-kültürel, ekonomi-politik ve de teknolojik düzene /sisteme ilişkin irdeleyici olmak adına aşağıdaki şekilde belirledik. Bu içeriklerdeki çalışmalarınızla alana katkılarınızı bekliyoruz.


2024 Nisan Sayısı Teması “Söylem ve Gerçeklik”
2024 Ekim Sayısı Teması “Toplumsal Bellek”





Son Güncelleme Zamanı: 22.09.2022 14:52:56