Zygmunt Bauman’ın “akışkan modernite” olarak nitelendirdiği dönem içerisinde, amaçların yokluğu, belirsizlik ve değişimin durmaksızın devam etme ilkesi neticesinde klasik modernitenin katı yapıları işlevsiz kalmıştır; toplumun sürekli değişimi, bireyin anlam verme, düşünme ve eylemlerinde izleyeceği referans noktalarını ortadan kaldırmıştır. Modern yaşamın bu yönde karmaşıklaşması ve yabancılaşmanın artması, geleneksel yaşamın kısıtlı ilişki ve anlamlandırma yapılarını değiştirmiştir. Özellikle yeni medya teknolojileri iletişimin küreselleşmesini sağlayarak farklı kültür ve deneyim alanlarından gelen enformasyon akışını, bireyin algılama kapasitesinin üstüne çıkarmıştır. İletişimin böylesine hızlandığı bir dönemde hakikat, olguların karmaşıklığından kopartılarak içeriğinden arındırılmış ve imaj düzeyinde biçimsel bir olguya dönüştürülmüştür. Bu doğrultuda çalışmanın önemi, post-truth döneminde hakikatin imaj düzeyinde duygu ve inançlara göre dizayn edilmesinin, bireyin sadece medya ve popülist liderler tarafından manipüle edildiğini değil, aynı zamanda bu sürecin etkin bir katılımcısı olduğunu tartışmaya açmaktır. Bu bağlamda çalışmanın amacı, bireyin anlam arayışı çerçevesinde, yaşamı anlamlandıran kesin ve sabit kimlikleri güvende tutmak amacıyla post-truth sürecine nasıl katıldığını incelemektir. Çalışmada teorik olarak bireyin post-truth sürecine etkin katılımı incelenmiş; bireyin kimliğini güvende tutan fakat olguların gerçekliğiyle bağdaşmayan hakikatleri, psikolojik olarak güven sağlamak amacıyla kabul ettiği sonucuna varılmıştır.
Çalışma kapsamında etik ilkelere uyulmuştur.
Çalışma herhangi bir kurum veya kuruluş tarafından desteklenmemiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İletişim Çalışmaları, İletişim ve Medya Çalışmaları (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Nisan 2024 |
Gönderilme Tarihi | 3 Ocak 2024 |
Kabul Tarihi | 1 Nisan 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 12 Sayı: 1 |