Türkiye’de yeni bir anayasa arayışını tetikleyen en önemli konuların başında siyasi partilerle ilgili düzenlemeler gelmektedir. Askeri müdahale sonrası yapılan 1982 Anayasası‟nın temel özelliği “depolitizasyonu” esas alması ve politikanın temel aracı olan siyasal partilere duyulan güvensizliği yansıtmasıdır. Bu nedenle Avrupa demokrasilerinde benzeri olmayan yasaklarla siyasi partiler düzenlemelere boğulmuştur. Bu yasaklardan bir kısmı 1995 Anayasa değişiklikleri ile ortadan kaldırılmıştır. Aynı güvensizliğin ürünü olan Siyasi Partiler Kanunu, Anayasadaki yasakların çok ötesinde yasaklara yer vererek, siyaset alanını “mayınlı tarlaya” çevirmiştir. Askeri darbe sonra-sının ürünü olan bu düzenlemeler karşısında “özgürlüklerin bekçiliğini” yapması gereken Anayasa Mahkemesi tam tersine, mayınlı alanda siyasi partilerin peşine düşmüştür. Bu süreçte yirmibeş partiyi kapatan Anayasa Mahkemesi, %46 oy almış iktidardaki partinin peşine düşünce, “bekçilik görevi” sorgulanmaya başlanmıştır. Refah partisi kararıyla, zorunlu ve istisnai durumlarda parti kapatma yaptırımının makul görülebileceğini düşünen Avrupa organları, Avrupa Birliği sürecinde aktif tutum sergileyen iktidar Partisini kapatma girişiminde bulunan Anayasa Mahkemesine duyulan güven sarsılmıştır.
Siyasi Partiler Kanunu depolitizasyon 1995 Anayasa değişikliği
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2009 |
Gönderilme Tarihi | 1 Mart 2009 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2009 Cilt: XIII Sayı: 1-2 |
Bu Eser Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası (CC BY-NC 4.0) ile lisanslanmıştır.