İnsanın ihtiyaç duyduğu malların üretilmesi, tüketilmesi ve bunlardan yararlanılması olgusunun sosyal bir çevre içinde gerçekleşmesi, bu mallara kimin ve nasıl sahip olacağı sorununu ortaya çıkarır. Bu özelliği dolayısıyla mülkiyet, hem sosyal çatışmanın, hem de sosyal düzenlemenin ve bu arada hukukun konusu olma niteliğini taşımaktadır. Tarihsel sürece bakıldığında, mülkiyetin kime ait olması gerektiği konu sunda iki temel yaklaşımın bulunduğu görülür. Birincisi özel mülkiyeti mutlak ve dokunulmaz bir hak olarak gören yaklaşım, İkincisi ise kolektif mülkiyeti kabul eden yaklaşımdır. Fakat ana yön böyle olmakla birlikte, mülkiyet konusunda bir üçüncü yaklaşım vardır ki, bu yaklaşım, esasen özel mülkiyeti kabul etmekle birlikte, bu hakkın kullanılmasını kamu yararıyla sınırlamaktadır. Bu yaklaşım da sosyal fonksiyon olarak mülkiyet anlayışı diye adlandırılmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2006 |
Gönderilme Tarihi | 1 Eylül 2006 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2006 Cilt: X Sayı: 3-4 |
Bu Eser Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası (CC BY-NC 4.0) ile lisanslanmıştır.