Yurttaşlık, belirli bir devletle kişi arasındaki karşılıklı hak, görev ve yükümlülük ilişkilerini belirleyen hukuksal bağ olarak tanımlanır. Batı düşünce tarihinde modern yurttaşlık kavramının iki ayrı kökeni olduğu kabulünden yola çıkılır. Bunlardan daha eski tarihli olan, ideal tip olarak da anılanı Atina demokrasisi örneğindeki ‘aktif yurttaş’ modelidir. Aktif yurttaş için siyaset yapmak görevdir ve buna uygun bilinci gerektirir. Kapitalizmin ortaya çıkmasına paralel olarak aydınlanma döneminde ortaya çıkmış olanı ise ‘birey olarak hak sahibi yurttaş’ modelidir. Devlet ve daha genel olarak siyaset, haklar taşıyan bireyin hizmetinde olan bir kurumdur.
Bazı sosyolog ve antropologlar tarafından kabul edilen işlevselcilik, çeşitli kurumları toplum içinde yerine getirdikleri görevlere göre inceleyen bir yaklaşım tarzıdır. Toplumu çeşitli varlıkların ve kurumların her birinin belirli bir faaliyet üstlendiği karşılıklı ilişkiler düzeni, bir sistem olarak görür. Bu incelemede işlevselci kuram çerçevesinde toplumsal bir öğe, kurum, pratik olarak yurttaşlığın toplumsal düzenin sürekliliğinin sağlanmasında ne şekilde rol üstlendiği irdelenecektir. Çağdaş modern toplumlarda yurttaşlığın bireyin toplulukla bütünleşmesindeki bir başka ifadeyle toplumsal bütünleşmeyi sağlamadaki işlevi araştırılacaktır.
Modern kurumların ivmelenmesi ve yaygınlaşmasında etkili olan kurumsal unsurlardan en önemlileri kapitalizm ve ulus devlettir. Ulus devlet yapısal olarak ülkesel ve siyasal bir bütündür. Bireylerin yurttaşlık sıfatıyla donatılarak siyasi yapıya dahil edilmesi ve ulus adı altında bütünleştirilmesi işlemini kapsar.
Citizenship is defined as the legal bond that determines the mutual rights, duties and obligations between a particular state and a person. It is based on the assumption that the concept of modern citizenship has two separate origins in the history of Western thought. Older than these, also known as the ideal type, is the 'active citizen' model in the example of Athenian democracy. Making politics for active citizens is a duty and requires appropriate consciousness. The one that emerged in the enlightenment period in parallel with the emergence of capitalism is the 'citizen with rights as an individual' model. The state, and politics more generally, is an institution at the service of the rights-bearing individual.
Adopted by some sociologists and anthropologists, functionalism is an approach that examines various institutions according to the tasks they perform in society. It sees society as a system of interrelationships in which various entities and institutions each undertake a specific activity. In this study, within the framework of functionalist theory, it will be examined how citizenship plays a role in ensuring the continuity of the social order as a social element, institution, and practice. In contemporary modern societies, the function of citizenship in the integration of the individual with the community, in other words, in providing social integration will be investigated.
Capitalism and the nation-state are the most important institutional elements that are effective in the acceleration and spread of modern institutions. The nation-state is structurally a territorial and political whole. It covers the process of incorporating individuals into the political structure by equipping them with citizenship and integrating them under the name of a nation.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Haziran 2022 |
Gönderilme Tarihi | 20 Nisan 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 26 Sayı: 1 |
Bu Eser Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası (CC BY-NC 4.0) ile lisanslanmıştır.