İskele (pier) coastal plain of Urla is formed in the lower part of alluvial-colluvial foot-plain which extends from the Urla hilly area of Miocene lake sediments, towards the İzmir Bay to the north. According to the sedimentological data obtained from percussion drillings, the rising sea level after the last glacial period, have invaded the surface of the İskele plain in the middle part, about 1 km southward from the present coast, in the Middle Holocene (about 7-6 thousand years ago). The presence of coastal sediments of the invaded sea at the present sea level shows that the sea rose to its present level in this period. With the end of the sea level rise, alluvial deposition dominated and the present coastal plain started to progress. However, since large streams does not reach here; the İskele plain is not a delta plain but a small coastal plain which is an extension of the surrounding foot-plains.
İskele coastal plain is known for the Limantepe - Klazomenai archaeological finds. Limantepe is a hill at a height of 13 m and forms a small promontory on the coast. The first settlement in the coastal plain of İskele started at this hill and its southern foot during the Bronze Age. Limantepe settlement in the archaic age continued with the Klazomenai urbanization, and the city that grew up in time expanded its area to the south and west.
In the Bronze Ages, it is assumed that the coastal indentations in the east and west of Limantepe were used as ports and this use continued intensely in the Archaic period, especially in the western indentation. However, due to the low level of sea level in the Bronze Age, the use of the port should be defined according to the paleogeographical reconstructions rather than the present coastal morphology. For this purpose, new data on the underwater morphology and archeology should be provided and the information should be re-evaluated in relation to each other.
Urla’nın İskele kıyı düzlüğü, Miosen göl sedimanlarından oluşan Urla
tepelik alanından kuzeye, İzmir Körfezine uzanan alüvyal-kolüvyal etek düzlüğü
üzerinde şekillenmiştir. Çakma-delgi sondajlardan sağlanan sedimantolojik
verilere göre, son buzul çağı sonrasında yükselen deniz, Orta Holosen’de (7-6
bin yıl öncelerde), bu etek düzlüğü üzerinde güneye ilerleyerek İskele
düzlüğünün orta kesiminde bugünkü kıyıdan 1 km içeriye kadar sokulmuştur. Bu
kıyıya ait sedimanların bugünkü deniz seviyesinde bulunması, bu dönemde denizin
bugünkü seviyesine kadar yükseldiğini göstermektedir. Deniz seviyesi
yükselmesinin sona ermesiyle, alüvyon birikimi etkin duruma geçmiş ve bugünkü
kıyı düzlüğü gelişmeye başlamıştır. Ancak, buraya ulaşan büyük bir akarsu
bulunmadığından, İskele düzlüğü bir delta ovası değil, çevredeki etek
düzlüklerinin uzantısı niteliğinde, küçük bir kıyı düzlüğüdür.
İskele kıyıları Limantepe-Klazomenai arkeolojik buluntuları ile tanınır.
Limantepe, kıyıda küçük bir çıkıntı yapan 13 m kadar yükseklikte bir tepedir.
İskele kıyı düzlüğündeki ilk yerleşme Tunç çağlarında bu tepe ve güney eteğinde
başlamıştır. Arkaik çağda Limantepe yerleşmesi Klazomenai kentleşmesi ile devam
etmiş, zamanla büyüyen kent güneye ve batıya doğru alanını genişletmiştir.
Tunç çağlarında Limantepe doğu ve batısındaki kıyı girintilerinden liman
olarak yararlanıldığı, bu kullanımın özellikle batıdaki girintide Arkaik çağda
da yoğun bir şekilde devam ettiği varsayılmaktadır. Ancak, Tunç çağlarında
deniz seviyesinin bugünkünden alçakta bulunması nedeniyle, liman kullanımı
bugünkü kıyı morfolojisine göre değil, paleocoğrafik rekonstrüksiyonlara göre
tanımlanmalıdır. Bunun için özellikle su altı morfolojisi ve arkeolojisi
üzerine yeni veriler sağlanması ve bilgilerin birbirleri ile ilişkili olarak
yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.
Urla-İskele kıyı düzlüğüne ilgimiz geçen yıl kaybettiğimiz değerli hocamız Prof. Dr. Güven Bakır’ın teşvik etmesiyle başladı. Klazomenai arkeolojisi üzerine bugünkü bilgilerimizin çoğunu borçlu olduğumuz Güven hocayı saygıyla anıyoruz. Yeni dönem çalışmalarımız ise Kazı Başkanlığı görevini devralan Prof. Dr. Yaşar Ersoy’un desteği ve çevre yüzey araştırmalarını yürüten Doç. Dr. Elif Koparal’ın yardımları ile gerçekleşti. Sayın Ersoy, ayrıca yazımızı okuyarak önerilerde bulundu. Sayın Ertan İplikçi sondaj noktalarımızın içinde bulunduğu tarla-arsa sahiplerinden izin alınmasında ve her türlü lojistik ihtiyaçlarımızın karşılanmasında her zaman yardımcı oldu. Kendilerine teşekkürlerimizi sunarız
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Temmuz 2019 |
Gönderilme Tarihi | 5 Mayıs 2019 |
Kabul Tarihi | 10 Temmuz 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 28 Sayı: 1 |