Sayın
Mütevelli Heyeti Başkanı, Sayın Rektör, Rektör yardımcıları, Dekanlarımız, Enstitü
müdürümüz, Saygıdeğer Konuklar, Değerli Meslektaşlarım ve Sevgili öğrenciler,
öğretmen adayları öğretmenler günü törenine hoş geldiniz.
Bilindiği üzere, ulusumuzun
kurtarıcısı ve devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 24 Kasım 1928
tarihinde Türkiye Cumhuriyeti hükümetince kendisine verilen Millet Mektepleri
Başöğretmenliği unvanını kabul etmişti. Onun 100.Doğum günü olan 1981 yılından
bu yana 24 Kasım günleri Öğretmenler günü olarak kutlanmaktadır.
Cumhuriyetimizin kuruluş günlerinde ulu önder Atatürk’ün öngördüğü gibi
toplumumuzun her bakımdan ileri gidebilmesi, ulusal değerlerini koruyarak evrensel
ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması için gerçekleştirilen aydınlanma
devrimlerinden biri de Türk Harf Devrimidir. Şunu da unutmamak gerekir ki
Cumhuriyet öncesi kullanılan yazı sistemi Osmanlı aydınlarınca da yoğun
tartışmalara yol açmıştır. Ancak Cumhuriyet’in ilanından sonra Atatürk’ün
önderliğinde bu konuda daha önce yapılanlar da göz önüne alınarak sürdürülen
çalışmalar sonucunda Türkçenin ana yapısına uyum sağlayacak biçimde özel olarak
düzenlenen Latin alfabesi oluşturulmuş ve bu yeni alfabenin kullanımı 1 Kasım
1928’de 1343 sayılı yürürlüğe girmiştir.
Atatürk
10 Ağustos 1928 gecesi Sarayburnu’nda yaptığı konuşmada şunları söylemiştir. “Bugün
yapmak zorunda olduğumuz çok değerli bir iş daha vardır: Yeni Türk harflerini
çabuk öğrenmek. Kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya bütün yurttaşlara öğretiniz.
Bunu yurtseverlik, ulusseverlik görevi biliniz. Bu görevi, yaparken düşününüz
ki bir ulusun, bir sosyal topluluğun ancak yüzde onu okuma yazma bilir, yüzde
doksanı bilmezse, bundan insan olanların utanması gerek”. 1 Kasım 1928’de
TBMM’nin açılış konuşmasında da şu sözlerle harf devriminin önemini
vurgulamıştır: “ Büyük Millet Meclisinin kararıyla Türk harflerinin kesinlik ve
yenilik kazanması bu memleketin yükselmesi uğrunda bambaşka bir geçit
olacaktır.”
Ulu önderimiz her vesileyle yazıyı değiştirecek devrimi anlatabilmek
için yurt gezileri yapmış, yeni yazıyı tanıtmıştır; bu yazının ne denli kolay
öğrenilebileceğini belirterek her konuda olduğu gibi bu işte de ulusumuza öncü
olmuştur. O günlerde kurulan Millet Mekteplerinin 17 bini aşkın sınıfında
yaklaşık yarım milyon vatandaşımız 3 ay gibi kısa sürede okuma yazmayı
öğrenmiş, temel yurttaşlık bilgilerini edinmiştir. Başöğretmen Atatürk,
yurdumuzun çeşitli yörelerinde eline tebeşiri alıp kara tahta başında bizzat
öğretmenlik yapmıştır.
Atamız,
uygarlık yolunda aşılması gereken en büyük engelin cehalet olduğunu
vurgulamıştır. Bu nedenle, eğitimin bilimsel ve laik temeller üzerine
oturtulması ve ülke koşullarına uygun eğitimle ilgili her konuya önem verilmesi
cumhuriyetin temel uğraşı olmuş ve bu büyük davanın önde gelen uğraşıcılarına,
öğretmenlere, büyük önem verilmiştir.
Nitekim
1925 yılında öğretmenlere hitaben yaptığı bir konuşmasında “Eğitimdir ki bir milleti ya özgür,
bağımsız, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da bir milleti esaret ve
sefalete terk eder.” sözleriyle milli eğitim alanındaki hedeflerinin açık seçik
ifade etmektedir. Yani, hedef, Türk milletinin bir daha işgal ve esaretle
karşılaşmasını engelleyecek bir eğitim biçimini oluşturmak. Böyle bir eğitim
biçiminin altyapısını da pek tabii ki bilimi dinden, aklı inançtan
bağımsızlaştırmayı amaçlayan aydınlanma devrimleri oluşturmuştur. Atatürk 1925
yılında yine öğretmenlere hitaben yaptığı konuşmasında “Bir taraftan genel olarak cehaleti
gidermeye çalışmakla beraber, diğer taraftan toplumsal hayatta bizzat etkili iş
gören ve verimli uzuvlar yetiştirmek lazımdır. Bu da ilk ve orta öğrenimin
pratik bir tarzda olmasıyla mümkündür. Ancak bu sayede toplumlar iş adamlarına,
sanatkârlara sahip olur. Bittabi milli dehamızı geliştirecek, kültürümüzü layık
olduğu dereceye ulaştırmak için yüksek meslek erbabını da yetiştireceğiz.” sözleriyle
ilk ve orta öğretimde öğrencilere yapabileceklerini, başarabileceklerini
yaşayarak öğrenmeleri gerektiğini benimseten bir eğitim sistemini öngörüyordu.
Nitekim bu yaklaşım Türk eğitim sistemi tarihinde kırsal bölgelerdeki
öğrenciler için başarılı bir eğitim modeli olan Köy Enstitüleri ve bugün
dünyanın örnek aldığı Finlandiya eğitim sisteminin temellerini oluşturmuştur.
Böyle bir sistemde esas olan salt akademik başarı ve ezici bir rekabet
değildir. Öğretmen her öğrencinin farklı bir yeteneği olabileceğini bilir ve bu
farklılıkları destekler ki öğrenciler çok yönlü gelişsinler. Pek tabii ki tek
tip başarının söz konusu olmadığı bu sistemde öğrencinin kişisel yetenek ve becerilerini
arka plana iten çoktan seçmeli sınavların yerini bilgi ve düşünme becerilerini
nasıl kullandığını inceleyen değerlendirme yöntemleri almıştır. Şunu belirtmek
isterim ki, Öğretmen adaylarımızın bu konudaki farkındalığını geliştirmek ve
öğretmenlik uygulamalarında bu yaklaşımı hayata geçirmelerini sağlamak,
desteklemek fakültemizin temel amaçlarından biridir.
Bu
vesile ile eğitim fakültesine her zaman destek veren ve her fırsatta ezberci
sistemin zararlarını ve yaşayarak öğrenmenin önemini vurgulayan Yeditepe
Üniversitesi Kurucu ve Onursal Başkanı sayın Bedrettin Dalan’a teşekkür
ediyorum.
Bu anlamlı günde başta
başöğretmen Atatürk olmak üzere Türk toplumunu bugüne getirmiş bulunan
öğretmenleri saygı, minnet ve şükranla anıyor, onların yolunda yurdumuzun dört
bucağında kutsal görevini sürdürmekte olan binlerce öğretmeni sevgi ve saygı
dolu duygularla selamlıyorum.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Eğitim Üzerine Çalışmalar |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Kasım 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 5 Sayı: 7 |
EDU7 dergisinde araştırma makaleleri, düşünce yazıları ve kitap analiz olmak üzere üç bölüm yer almaktadır.
Gizlilik
EDU7 dergi yönetim sistemine girilen isim ve elektronik posta adresleri gibi kişisel bilgiler, yalnızca bu derginin amaçları doğrultusunda kullanılacaktır. Bu bilgiler başka bir amaç için kullanılmayacak olup, üçüncü taraflarla paylaşılmayacaktır.
Arşivleme
EDU7 dergisinde yayınlan
tüm makalelere ait üst veriler ve tam metinler TÜBİTAK ULAKBİM Sosyal Bilimler
Veritabanı aracılığıyla ULAKBİM sunucularında saklanmakta ve sunulmaktadır.