TOPLUMSAL
BİLİNCİN KIRILGANLIĞI VE YAKINSAYAN DİSTOPYALAR: KATHARİNE BURDEKİN’İN SWASTIKA NIGHT ADLI ROMANININ DURKHEIM’IN
KOLEKTİF BİLİNÇ KAVRAMI ÜZERİNDEN
DEĞERLENDİRİLMESİ
ÖZ
Bilinç, genel olarak bireysel (psikolojik) ve toplumsal (kolektif,
sosyolojik) olmak üzere iki kategoriye ayrılmaktadır. Bireysel bilinç, bireyin kendisini
ve çevresinde cereyan eden olayları tanıma, algılama, kavrama, fark etme sürecinde
içselleştirdiği sezgisel değerler, vicdan veya neyin yanlış neyin doğru
olduğunu belirleyen ahlaki pusula olarak tanımlanır. Toplumsal bilinç ise bireylerin
önceki nesillerden miras aldığı ortak yaşam şekillerinden ibaret olan bilince
kendi yaşam sürelerince de zamanın ruhuna uygun eklemlemeler yaparak ortak
kurumsal örgütlenmelerde cisimleştirdiği algı, düşünüş ve davranış biçimlerinin
bileşkesi olarak tanımlanır. Öznel olması nedeniyle, bir toplumu diğerlerinden
ayıran bir niteliğe sahip olan toplumsal bilinç, bireysel bilinçten önce oluştuğu
ve ondan sonra da devam ettiği için bireysel bilinçten bağımsız ve onun
ötesinde konumlandırılır. Durkheim, toplumlarda bireylerin benzeşmelerine
dayalı mekanik ve bireylerin
farklılığına dayalı organik olarak
şekillenmiş iki farklı dayanışma
(solidarity) olduğunu, toplumsal bilincin ise bu iki dayanışma şekline
paralel geliştiğini belirtmektedir. Durkheim, aynı zamanda, toplumsal bilincin
devinimi olan toplumsal olayların, bireysel bilinçlerden bağımsız geliştiğini ve
bireyin iradesi (bilinci) üzerinde tahakküm kurup onu şekillendirdiğini de ileri
sürmektedir. Birey veya belli toplum segmentleri için baskı ve tahakkümün had
safhada olduğu karanlık bir geleceği anlatan distopya romanlarının çoğunun kurgulandığı
zamanın toplumsal yapılarına bakıldığında, bu toplumların daha çok mekanik dayanışmalı toplumlar olduğu
ileri sürülebilir. İngiliz yazar Katharine Burdekin’in Murray Constantine takma
adıyla 1937’de yazdığı Swastika Night
adlı roman da zaman-mekan kurgusunu Hitler’in iktidarda olduğu ve mekanik dayanışmalı bir toplumsal bilincin
tedavülde olduğu bir döneme dayandırmaktadır. Bu doğrultudan hareketle,
Burdekin’in feminist distopya kategorisinde değerlendirilen Swastika Night adlı romanını,
Durkheim’ın kolektif bilinç kavramı çerçevesinde değerlendiren bu makale, mekanik dayanışmalı toplumlarda kolektif
bilincin daha kırılgan ve güdümlenmeye açık olduğunu ortaya koymayı
amaçlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: bilinç, distopya, Burdekin, swastika, Durkheim, kolektif bilinç
THE
VULNERABILITY OF THE COLLECTIVE CONSCIENCE AND THE LOOMING DYSTOPİAS: READING
KATHARİNE BURDEKIN’S SWASTIKA NIGHT
FROM THE VIEWPOINT OF DURKHEIM’S CONCEPT OF COLLECTIVE
CONSCIOUSNESS
ABSTRACT
Consciousness is generally known to consist of two categories: the
individual (psychological) and the social (collective, sociological). The
individual consciousness is described as the moral compass, which determines
what is wrong or right, or as the intuitive values that the individuals
internalize in the process of identifying, comprehending, understanding and
realizing themselves and the events taking place around them. As to social
consciousness, it refers to the behavioral patterns, perceptions and ways of
thinking that have been concretized in the joint institutional organizations by
the individuals’ adding the conscience that they inherited from the previous
generations with the conscience that they accumulate in accordance with the
zeitgeist during their lifespans. Social consciousness, as it is subjective,
has a quality that distinguishes one society from others; and as it comes ahead
of the individual consciousness and also follows it, it is independent of the
individual consciousness and goes beyond it. In a similar vein, Durkheim, too,
states that there are two different kinds of solidarity formed up within
societies, and that the social consciousness has been shaped up in parallel
with these two manners of solidarity: the mechanical, based on the assimilation
of the individuals; and the organic, based on the distinctness of the
individuals. Durkheim, additionally, argues that social events, which are the
flux of social consciousness, develop independently from individual
consciousness; and dominate and shape upon the will of the individual. When we
look at the social structures of the societies on which dystopian novels,
(which describe a dark future in which pressure or domination is overwhelming
for individuals or certain segments of society), shape their settings, it can
be argued that these societies are more mechanically bounded societies. The
novel Swastika Night, written by the English writer Katharine Burdekin in 1937
under the pseudonym Murray Constantine, based its setting on a period when
Hitler was in power and a social consciousness with mechanical solidarity was
in circulation. In accordance with the explanations above, reading Catharine
Burdekin’s Swastika Night, which is categorized as a feminist dystopia in the
framework of Durkheim’s collective consciousness, this article aims to
underline that the collective consciousness is more vulnerable against
manipulations in the societies in which mechanical solidarity prevails.
Key Words: consciousness,
distopia, Burdekin, swastika, Durkheim, collective conscience
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Mart 2019 |
Gönderilme Tarihi | 7 Mart 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 3 Sayı: 1 |
DERGİPARK bünyesinde faaliyet gösteren Edebî Eleştiri Dergisi (Journal of Literary Criticism) hakemli ve bilimsel bir dergidir. Dergimiz, hem ulusal ölçekli TR DİZİN'de hem de uluslararası ölçekli MLA'da taranmaktadır.