İnsan teknoloji ürettiği andan itibaren, heykel sanatı diğer alanlara göre hayli öncelikli olan disiplin özelliklerini bulgulamıştır. Üç boyutu ve katı maddelerinden oluşan bu özelliklerle heykel, insanın yaşadığı gerçek ve gerçekdışı arasındaki sorgu alanını, aşkın, kutsal saydığı içerikleri dile getirmek için kullandığı özel bir dil olmuştur. Bu dil heykelin geleceğe kalacağı kesinlik taşıyan katı maddelerinden oluşmaktadır. Tam da bu nedenle heykel, üç boyutuyla yansıtılmak istenenin fiziki somut bir benzeri, aynı zamanda maddenin dönüştüğü ama gerçek olmayan bir sureti olduğu için, her zaman ve her haliyle sürreal olmuştur. Tanrılara yapılan tapınakların, büyük hükümranların, mistik düşüncelerin ideal ve geleceğe saklanacak suretleri heykeller ve dayanıklı figürleri olmuştur. Modernizme kadar figüratif heykel ve kalıcı maddeleri bir anı canlandırma, hatta dondurup geleceğe aktarma aracı olmuştur. Ancak Modernizmle birlikte, tanrı, sonsuzluk ve ölümsüzlük gibi Antik ve geleneksel sanatı var eden kavramlar ortadan kalkınca Antikiteden beri heykelin figür etrafında döndüğü tüm değerleri değişmiştir. Bu değişime rağmen figür sanatı eskimeyen bir ilgi ve yönelim olarak kendini ortaya koymaktadır. Figüratif sanat, insanın yine insana ve çevresine duyduğu empati var olduğu sürece de eskimeyen bir yönelim olup, her çağın kendi insan tipini yarattığı gibi, figüratif heykel de güncel ilgileri ve yeni yüzüyle kendini yineleyip ortaya koymaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | ÖZGÜN MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 9 Mart 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Sayı: 1 |