Türkler
tarih boyunca geniş coğrafyalara yayılmaları sebebiyle pek çok alfabe
kullanmışlardır. Bu alfabeler genel olarak Kök-Türk, Soğd, Çin, Tibet, Süryani,
Mani, Brahmi, Passepa, Yunan, Ermeni, Kiril, Peçenek, Kuman alfabeleridir.
İslamiyet’in kabulüyle birlikte ise Arap alfabesinin yaygınlaştığı
görülmektedir. Osmanlı Devleti de Arap alfabesini benimsemiş ve kullanmıştır.
Ancak Arap Alfabesinin Türkçenin yazımına uygun olmaması sebebiyle birtakım
güçlükler ortaya çıkmıştır. Bu durum ilerleyen süreçte Osmanlı aydınları
arasında alfabenin ıslahı veya farklı bir alfabeye geçilmesi tartışmalarını
başlatmıştır.
Tanzimat
ve Meşrutiyet dönemlerinde alfabenin ıslahı veya değiştirilmesi eksenli uzun
tartışmalar yaşanmıştır. Muhtelif zamanlarda birtakım denemeler de yapılmıştır.
Ancak hiçbir deneme kesin sonuca ulaşma noktasında başarılı olamamıştır. Enver
Paşa tarafından benimsenen harflerin ayrık yazılması ilkesi ise orduda
denenmişse de 1. Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkileri arasında geniş bir kabul
görememiştir. Osmanlı Devleti’nin yıkılıp Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla
da alfabe tartışmaları kaldığı yerden devam etmiştir. Ancak Mustafa Kemal Paşa
tartışmalara bir nokta koyarak Latin esaslı yeni Türk alfabesini ilan etmiştir.
Böylece tüm yurt genelinde yeni harflerin öğrenilmesi için bir seferberlik
başlamıştır.
Kamu
kuruluşları, öğretmenler, milletvekilleri, özel kuruluşların katkılarıyla
beraber çok daha hızlı geri dönüşlerin alındığı görülmektedir. Buna rağmen
İnkılâptan belli ölçüde zarar görenler kuruluşlar da olmuştur. Bu noktada
gazeteler, dergiler, matbaalar, kitapçıların belli oranda sıkıntılar yaşadığı
görülmektedir. Bu çalışmamızda Harf İnkılâbı ve bu sürecin birtakım yansımalarını
inceleyeceğiz.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 19 Haziran 2019 |
Gönderilme Tarihi | 29 Mart 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 2 Sayı: 1 |