Levinas is a significant thinker that has deeply influenced 20th century thinking. Concepts like self, other, death and time play an important role in Levinas’ system that deems ethics as ‘prima philosophia’. Levinas contends that consciousness regarding death can only be achieved through the death of the other this idea shows parallelism with Heidegger’s thinking. However, the death of the other, for Heidegger, comes to mean that Dasein acquires certain consciousness regarding its own ‘being’ by means of remembering its temporality and mortality which, on the contrary, are crucial for Levinas as they remind the ethical self of its eternal responsibility towards the other. The direction of the emotion created in the self by the death of the other makes an individual conscious of ‘being’ or an ‘ethical self’. Witnessing the death of the other that leads to certain emotions in the self is the primary function of tragedy in the Aristotelian sense. The purgation - termed ‘catharsis’ by Aristotle - through emotions of fear and pity felt upon the death of the other on the stage forces tragedy to remain in moral boundaries. Aristotelian cathartic tragedy anticipates a moral cleansing by means of a consciousness of ‘being’ in Heidegerrian terms. Yet, in this article, the issue of the death of the other will be read from a Levinasian perspective and the aest-ethical function of tragedy as a literary genre will be foregrounded independently of the moral limitations imposed by ‘catharsis’.
Levinas 20. yüzyıl düşüncesini derinden etkilemiş önemli bir düşünürdür. Levinas’ın etiği ilk felsefe olarak merkeze alan düşünce sisteminde kendi, başkası, ölüm ve zaman gibi kavramlar önemli yer tutar. Levinas ölüme dair bilincin ancak başkası’nın ölümü aracılığıyla edinilebileceğini düşünür ve onun bu düşüncesi Heidegger’in düşüncesiyle paralellik gösterir. Ancak Heidegger için başkası’nın ölümü Dasein’ın kendi zamansallığını ve ölümlülüğünü hatırlaması yoluyla yine kendi varlığına dair bir bilinç sahibi olması anlamına gelirken, Levinas için bu kavramlar etik bireye başkası’na karşı sonsuz sorumluluğunu hatırlatması açısından önemlidir. Başkası’nın ölümünün kendi’de yarattığı duygulanımın yönü kişiyi varlık bilincine ya da etik bilince sahip bir birey yapar. Başkası’nın ölümüne tanık olmak ve bu durumdan bir çeşit duygulanımla çıkmak Aristotelesçi anlamda tragedyanın başlıca işlevidir. Aristoteles’in katharsis adını verdiği, başkası’nın sahnede ölümü üzerine hissedilen korku ve acıma duygusu temelinde gerçekleşen arınma, tragedyayı ahlaki sınırlar dahilinde kalmaya zorlar. Aristotelesçi kathartik tragedya Heideggerci bir varlık bilinci üzerinden ahlaki bir arınmayı öngörür. Bu makalede ise başkası’nın ölümü konusu Levinasçı bir açıdan okunacak ve bir edebi tür olan tragedyanın, katharsisin ahlaki sınırlayıcılığından bağımsız, est-etik işlevi ön plana çıkarılmaya çalışılacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 31 Temmuz 2019 |
Kabul Tarihi | 27 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 28 |
Dergimiz 2024 yılından itibaren ikisi olağan biri dosya konulu özel sayı olmak üzere 3 sayı olarak, Mayıs (olağan sayı) Eylül (özel sayı) ve Aralık (olağan sayı) aylarında yayınlanacaktır.
2024 yılı özel sayımız ve Aralık ayındaki olağan sayımız için makale kabulü tamamlanmıştır.
Özel sayılarımızda yalnızca dosya kapsamında yer alan makalelere yer verilecektir. Makalenizi gönderirken hangi sayıda değerlendirilmesini istediğinizi bir notla bildirmeniz karışıklıkları önleyecektir.
İlginiz için teşekkür ederiz.