Öz
A.B.D.nin Global Konum Belirleme Sistemi (GPS) 1980’li yıllarda sivil kullanıma açıldığında tüm sistemin toplam 24 uydudan oluşması öngörülmüştü. Bu öngörü başta haritacılar olmak üzere potansiyel kullanıcılar arasında GPS uydu dağılımının homojen olacağı ve böylece herhangi bir yerdeki gözlemcinin tüm azimut ve yükseklik açılarında sorunsuz olarak uydulara gözlem yapabileceği gibi bir algının oluşmasına neden olmuştu. Ancak, GPS’in sivil kullanıma açılmasıyla birlikte GPS uydu görünürlüğünün coğrafi bölgeye ve özellikle gözlemcinin enlemine bağlı olarak değiştiği ve kuzey enlemlerinde ise yeterli kapsama alanını sağlamadığı görülmüştür. Bu durum özellikle son 20 yıl içerisinde gerçek zamanlı konum belirleme ve navigasyon uygulamalarında önemli bir sakınca olarak ortaya çıkmıştır.
Zaman içerisinde GPS sistemine alternatif olarak GNSS olarak adlandırılan farklı uydu sistemlerinin (Rusya GLONASS, AB Galileo, Çin Beidou vb.) yaşantımıza girmesiyle ve tüm bu uydu sistemlerinin eşzamanlı kullanımının öngörüldüğü durumlarda bu sorun büyük ölçüde aşılmış gibi görünmektedir. Ancak, her bir uydu sisteminin bağımsız kullanılacağı durumlarda ve gerçek zamanlı klasik kinematik ve ağ-RTK (örn. TUSAGAAktif) ölçüleri söz konusu olduğunda sorunun devam ettiği görülmektedir.
Bu çalışma, Konya Teknik Üniversitesinde devam etmekte olan yüksek lisans tezinin bir bölümünü kapsamakta olup, burada GNSS uydu dağılımının özellikle gerçek zamanlı kinematik GNSS ve AğRTK uygulamalarındaki öneminin araştırılması amaç edinilmiştir. Bu amaç doğrultusunda 2 gün boyunca 7 saat süren statik oturum ve 2 farklı günde Ağ-RTK (VRS yöntemi ile) ölçümü yapılmıştır. Noktalara ait uydu görünürlüğü (Skyplot), uydu sayıları ve DOP grafikleri, günümüzdeki uygulamalarda tercih edilen 5 ve 10 derecelik yükseklik açılarında oluşturulmuş ve elde edilen grafikler yorumlanmıştır.