Amerika Birleşik Devletleri’nde 2007 yılının ikinci yarısında yaşanmaya başlayan mortgage
kökenli finansal kriz, 2009 yılı itibariyle Avrupa Birliği ülkelerinde büyük bir borç krizini
tetiklemiştir. Avrupa Birliği ülkelerinden ilk olarak Yunanistan’da etkisini göstermeye başlayan
kriz, sonrasında çevre ülkeleri de etkisi altına alarak geniş bir bölgeye yayılmıştır.
ABD’de mortgage piyasasında oluşan emlak balonunun patlaması sonucu küresel
piyasalarda yaşanan dalgalanmalar, AB ülkeleri içerisinde kamu kesimi ile özel kesimi yüksek
borçlu olan ekonomileri daha fazla etkilemiştir. 2015 yılı itibariyle AB ülkelerinde borç krizinin
etkileri önemli ölçüde hissedilmeye devam edilmektedir. Çalışmanın temel amacı söz konusu borç
krizinin, krize düşen AB ülkelerinde meydana getirdiği değişmeleri ortaya koymaktır.
ABD’de ortaya çıkan mortgage krizi, 2009 yılından itibaren döviz kurları, dış ticaret ve faiz
oranları kanalıyla AB ülkelerini de etkisi altına almıştır. Çalışma bu kapsamda AB ülkelerinde
yaşanan borç krizinin ortaya çıkmasında etkili olan faktörleri açıklamaya yönelmiştir. Avrupa
Borç Krizi’nin ortaya çıkış sebepleri ve 2009’da başlayan bu krizin AB ekonomileri üzerindeki
etkilerinin neler olduğu sorusu çalışmanın temel sorunsalını oluşturmaktadır.
Çalışmada ele alınan Yunanistan, İrlanda, Portekiz, İspanya ve İtalya gibi ülke
ekonomilerinin incelenmesi sonucunda, Avrupa borç krizinin temel nedeninin ulusal
ekonomilerden kaynaklı yapısal problemler olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Borç kriziyle mücadelede AB üyesi ülkelerin uyguladığı daraltıcı maliye politikaları
sonrasında, bütçe açığı ile cari açık gibi değişkenlerde kısmen bir başarının yakalandığı
söylenebilir. Ancak buna karşın ülkelerin borç yükünde ve işsizlik oranlarında önemli bir iyileşme
sağlanamamıştır. Hatta birçok ülkede kamu borcu sürekli artma eğilimindedir. İşsizlik oranları ise
çok yüksek seviyelere çıkmıştır.
Yaşanmakta olan bu krizin etkilerinin sonlandırılması ve muhtemel krizlerin önüne geçilmesi
adına birlik nezdinde alınması gerekli birkaç önlem söz konusudur. Öncelikle AB içerisinde mevcut
Troyka oluşumunun yerine her ülkeye eşit yaklaşımda bulunan ve güven duyulabilecek bir
kurumsal yapının kurulması gerekmektedir. İkinci olarak uygulanan tek para politikası ve çok
sayıda maliye politikasına son verilmelidir. Üçüncü olarak birlik içerisinde bazı ülkelerin kimi
sektörlerinin rekabete karşı korunması uygulamasına yer verilmelidir. Çünkü birlik içerisindeki
bütün ülkelerin sanayi ve hizmetler sektörünün rekabet potansiyeli eşit değildir. Bu durum
ülkelerin üretim miktarını artırmalarına ve etkili bir büyüme gücü sağlamalarına engel teşkil
etmektedir. Ayrıca AB üyesi ülkelerin çalışma saatlerini uyumlu hale getirmeleri, vergi sistemlerini
ve finansal sistemlerini geliştirmeleri, şirketlerin önlerindeki engelleri yasalar yoluyla kaldırmaları
da gerekmektedir
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 9 Kasım 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 1 Sayı: 2 |