Tüm dünyada ‘histeri’ ya da ‘isteri’ olarak bilinen, ani ve aşırı duygusal tepkimelerin yol açtığı psikosomatik ve psikonevrotik bozukluk; ilk kez tanılandığı çağlarda anatomik bilginin yetersizliği sebebiyle ‘rahim kaynaklı bir hastalık’ olarak tanımlanmış; antik zamanlardan on dokuzuncu yüzyıl sonlarına değin kadına özgü bir rahatsızlık olarak tıp literatüründe yer almıştır. Bu ‘bilimsel’ yanılgı yüzlerce yıl sürecek tarihsel bir yanılgıya kapı açmış ve birçok kadın için ezber bir yargıya varılmasına sebep olmuştur. Çağlar boyunca aklını işletmeye çalışan, duygusunu dile getirmeye cüret eden, kendini ifade etmeye,varlığını ispat etmeye çabalayan kadınlar histeri etiketi altında gizil ‘cinsel kıskançlık’ yargısıyla yaftalanmış; bu sözde rahatsızlığın giderilmesi adına ilkel tedavi yöntemlerine maruz bırakılmış ya da yalnızlaştırılmıştır. Bu çalışma, tiyatro sanatının en ünlü iki kadın karakterini, antik çağlardan Medea ve modern zamanlardan Hedda Gabler’i merkezine alarak, histeri mefhumunun tarihsel sürecini feminist bir bakış açısı ile tartışmayı amaçlamaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 19 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 15 Eylül 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 9 |
İndex Bilgisi
Asos İndex