The Western Anatolia where many civilizations were developed in has been affected by significant number of destructive earthquakes throughout history. The existence of about 13 earthquakes that occurred in the historical period in the zone encompassing the study area has been recorded. The majority of these historical earthquakes are concentrated around the Gediz Graben. When the historical earthquake activities of Gediz Graben is analyzed, the earthquakes with magnitude bigger than VII are recorded as follows; the ones located in the western end of the Graben occurred in the years of B.C. 17 and A.D. 1592, 1850, 1862 while the ones located in the eastern end of the Graben in the years of A.D. 60 and 494. In addition to the ones mentioned above, the Alasehir earthquake with the magnitude M=6.5 occurred on March 28, 1969 in the eastern end of the Graben. This earthquake is considered to be formed along the southern main boundary fault of the Graben [1]. Within the study, two different spatial geodetic technologies, SAR (Synthetic Aperture Radar) interferometry and GPS (Global Positioning System), will be used. Both methods are increasingly and widely used for determining and monitoring local deformations. The results that are obtained with the usage of both methods have significant advantages over each other. While the point based measurements on the cm-level with GPS are able to provide high precision for the horizontal component of terrestrial deformations (vertical error is about twice bigger than the horizontal errors), the spatial measurements on the cm-level with InSAR is effective to determine displacements in the vertical direction. In this study, it has been aimed to determine the spatial long-term deformations by using the superiorities of both technologies
Birçok uygarlığın üzerinde geliştiği Batı Anadolu, tarihsel dönemlerde de birçok yıkıcı depremlerin etkisinde kalmıştır. Çalışma bölgesini kapsayan alanda tarihsel dönemde oluşmuş 13 dolayında deprem bilinmektedir. Bu tarihsel depremlerin büyük bir çoğunluğu Gediz grabeni çevresinde yoğunlaşmaktadır. Gediz Grabenindeki tarihsel deprem aktivitesi incelendiğinde, Grabenin batı ucundaki bölgede MÖ. 17 ve M.S. 1592, 1850, 1862 yıllarında, Grabenin doğu ucundaki bölgede ise M.S. 60 ve 494 yıllarında şiddeti VIII’den büyük depremlerin meydana geldiği bilinmektedir. Ayrıca bu belirtilen tarihlerden sonra ise, Grabenin doğu ucunda M=6.5 büyüklüğündeki 28 Mart 1969 Alaşehir Depremi’nin olduğu bilinmektedir. Bu depremin grabenin güney ana sınır fayı boyunca oluştuğu kabul edilmektedir [1]. Deprem sırasında Gediz grabenin Alaşehir-Sarıgöl arasındaki kesiminde 36 km uzunluğunda oluşan yüzey kırığı ve bölgede, depremden sonra nasıl bir deformasyonun devam ettiği bilinmemektedir. DAP-Ç-13-07 ve TÜBİTAK 113Y526 numaralı projeler kapsamında yürütülen çalışmada, iki farklı uzaysal jeodezik teknoloji olan SAR (Yapay Açıklı Radar) interferometrisi ve GPS (Küresel Konumlandırma Sistemi) kullanılarak Alaşehir-Sarıgöl civarındaki güncel deformasyonların izlenmesi amaçlanmıştır. Her iki yöntem de yersel deformasyonların belirlenmesinde ve izlenmesinde gittikçe artan oranda yaygın olarak kullanılmaktadır. İki yöntem ile elde edilecek sonuçların birbirlerine göre üstünlükleri bulunmaktadır. GPS ile yapılan cm-altı duyarlıkta noktasal bazda ölçmeler, yersel deformasyonun yatay bileşenine duyarlıyken (düşey hata yatay hataların yaklaşık iki katıdır), InSAR ile yapılan cm-düzeyindeki alansal ölçümler düşey doğrultudaki yer değişimlerin belirlenmesinde etkili olmaktadır. Bu çalışmada, her iki teknolojinin üstünlükleri birlikte kullanılarak, yersel uzun dönem deformasyonların belirlenmesine yönelik çalışmaların yapılması hedeflenmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Nisan 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 7 Sayı: 1 |