Kitap İncelemesi
BibTex RIS Kaynak Göster

Rivayetlerin Olasılığı Teorisi Işığında Nâfi‘ Mevlâ İbn Ömer

Yıl 2009, Cilt: 7 Sayı: 1, 209 - 213, 30.06.2009

Öz

Hz. Peygamber’in söz, fiil ve takrirlerinin sonraki nesillere aktarılması her dönemde doğudan batıya birçok araştırmacının dikkatini çekmiştir. Kimi bu aktarım sisteminin sağlıksız bir yapıya sahip olduğuna vurgu yaparken, kimisi bu sistemin sadece İslam kültür geleneğine has, sağlam bir yapı olduğunu ön plana çıkarmıştır. Çünkü insan zihni farklı kültürlerdeki bilgileri kendi kültür mantığıyla aynîleştirip anlamaya çalışır. Yine, araştırmış olduğu konu ne olursa olsun, araştırmacı bu konuyu kendi alanıyla bir bağlantı kurarak değerlendirme yoluna gider. İşte bu yüzden birçok ilimde olduğu gibi hadis ilmi de çeşitli alanlarla ilintili olarak değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu da ilim dalının genişliğine ve derinliğine bakıldığında kaçınılmaz bir neticedir. Söz gelimi bir tarihçi, ravileri tarihî bir şahsiyet olup olmadıklarını, isnad sisteminin temelinin hangi kültüre dayandığını araştırırken; fıkıhçı, bir hadisten ne gibi hükümler çıkarılabileceği şeklinde bu ilmin hukukî yönüyle ilgilenir. Tanıtımını yapmış olduğumuz “Rivayetlerin Olasılığı Teorisi Işığında Nâfi‘ Mevlâ İbn Ömer” isimli eser okunduğunda ise böyle bir çalışmanın ancak matematik ilmine mesaisini ayıran bir araştırmacının kaleminden çıkmış olabileceği kanaati uyanmaktır. Çünkü gerçekten matematik ilmiyle derinlemesine ilgilenmeyen bir hadisçinin zorlanacağı ve büyük emek gerektiren bir çalışma olduğu aşikârdır. 

Kaynakça

  • Hadis Tetkikleri Dergisi, (HTD), VII/1, 2019.
Toplam 1 adet kaynakça vardır.

Ayrıntılar

Birincil Dil Türkçe
Konular Din Araştırmaları
Bölüm Makaleler
Yazarlar

Emin Uz Bu kişi benim

Yayımlanma Tarihi 30 Haziran 2009
Yayımlandığı Sayı Yıl 2009 Cilt: 7 Sayı: 1

Kaynak Göster

APA Uz, E. (2009). Rivayetlerin Olasılığı Teorisi Işığında Nâfi‘ Mevlâ İbn Ömer. Hadis Tetkikleri Dergisi, 7(1), 209-213.
AMA Uz E. Rivayetlerin Olasılığı Teorisi Işığında Nâfi‘ Mevlâ İbn Ömer. HTD. Haziran 2009;7(1):209-213.
Chicago Uz, Emin. “Rivayetlerin Olasılığı Teorisi Işığında Nâfi‘ Mevlâ İbn Ömer”. Hadis Tetkikleri Dergisi 7, sy. 1 (Haziran 2009): 209-13.
EndNote Uz E (01 Haziran 2009) Rivayetlerin Olasılığı Teorisi Işığında Nâfi‘ Mevlâ İbn Ömer. Hadis Tetkikleri Dergisi 7 1 209–213.
IEEE E. Uz, “Rivayetlerin Olasılığı Teorisi Işığında Nâfi‘ Mevlâ İbn Ömer”, HTD, c. 7, sy. 1, ss. 209–213, 2009.
ISNAD Uz, Emin. “Rivayetlerin Olasılığı Teorisi Işığında Nâfi‘ Mevlâ İbn Ömer”. Hadis Tetkikleri Dergisi 7/1 (Haziran 2009), 209-213.
JAMA Uz E. Rivayetlerin Olasılığı Teorisi Işığında Nâfi‘ Mevlâ İbn Ömer. HTD. 2009;7:209–213.
MLA Uz, Emin. “Rivayetlerin Olasılığı Teorisi Işığında Nâfi‘ Mevlâ İbn Ömer”. Hadis Tetkikleri Dergisi, c. 7, sy. 1, 2009, ss. 209-13.
Vancouver Uz E. Rivayetlerin Olasılığı Teorisi Işığında Nâfi‘ Mevlâ İbn Ömer. HTD. 2009;7(1):209-13.

İlim Tasavvurumuz Üzerine…

İslâm ilim geleneği, ihtiva ve temsil ettiği zâhirî, aklî, felsefî ve irfânî zenginliği ile küllî bir gerçekliği yansıtmaktadır. Söz konusu zenginlik alanlarının her birisi meşrûiyyetini, kendi usûlü dairesinde hakikat arayışı süreci içerisinde bulunuşuyla temellendirmektedir. Başlı başlarına müstakil birer ilim dalı olmaları ve bunun neticesinde tarifi, gayesi ve mesâili itibariyle sınırları belirgin olsa da, ortak bir tasavvura aracılık etmeleri dolayısıyla kaçınılmaz biçimde, bünyesinde sair ilimlerle kendi zaviyelerinden müştereklikler barındırır. Ne var ki, kendine has mesâildeki farklılaşmalar, bütünün temsil ettiği küllî tasavvurun varlığına engel değildir.
Geçmişte ve günümüzde, geleneğin bu yönü gözden kaçırıldığında, ilimler arası irtibat, sözü edilen müştereklikler üzerinden değil, ayrışmalardan hareketle kurulmaya çalışılmıştır. Esasen İslâm ilim geleneğini, ilimler arası iç çekişmelerin ve tartışmaların odağı olarak görmek böyle bir yaklaşım neticesinde ortaya çıkmıştır. Kadîm ilim geleneğimizi fikrî karışıklığın odağı olarak görme zafiyetini sadece şarkiyat geleneğinin bir refleksi imiş gibi kabul etmek kolaycı bir yaklaşımdır. Şarkiyat geleneği ‘ötekinin duruşunu’ temsil ettiği için dikkate alınması ve zafiyetlerine odaklanılması gereken, ‘öteki’lerin dışında kalanlar, yani ‘biz’ olmalıyız.
İlim ehli taifeyi teşkil eden bizlerin bu süreçte yapması gereken, dışardan ve çatışma odaklı yaklaşımı bir yana bırakıp; kendilerini İslâm tasavvurunu zayıflatmaya adamış kişilerin yöntemlerinin üst dilini keşfederek, benzer hatalara düşmekten kurtulmak, muhtelif ilimleri aynı müştereklikte cem eden kadîm geleneğimizin üst tasavvuruna odaklanmaktır.
İslâm toplumu olarak, fikrî hamlemizi gerçekleştirmemiz, körü körüne taklîdi bir yana bırakıp, bize ait değerler manzumemizi keşfetmemize bağlıdır. Modern çağın bilgi üzerindeki bizi kuşatan tahakkümü ve kendi değerlerini bize taşıyan imkânlarını ‘mihengimize’ vurmadan özümseme, bizi sürekli olarak kimliğimizden uzaklaştırmaktadır. Günümüzde öğrendiğimiz en önemli esas, ‘bilginin/ma‘lûmâtın’ kutsallığı iddiasıdır. Oysa her dönemde, mukaddes olan hakikat ve ma‘rifettir. Bir başka ifade ile varlığımız meşrûiyyetini bilgi peşinde koşmamızdan değil, hakikat yolcusu olmamızdan almalıdır.
Doğru yanlış her türlü bilginin kutsanması sebebiyledir ki, arama motorları ve sosyal medya plâtformaları üzerinden paylaşılan veriler, tıpkı, geçmişte ilimler ve ilim ehli arasında sadece ma‘lûmâta odaklanıldığında, ilimler arasındaki müşterek zeminin fark edilememesi ve İslâm tarihinin çatışmalar tarihi şeklinde algılanması gibi, bir ölçüye vurulmaksızın yaygınlığı nisbetinde doğru ve tayin edici bir konum ihrâz etmiştir. Bizler geçmişin ve günümüzün tecrübesinden istifade ederek, tekrar aynı hataya düşmediğimizden emin olmalıyız.
Şu halde, ilim ehline düşen, öncelikle ilimlerin usûlleri ve telif tarzlarının müşterekliğini temin eden ‘üst dilini’; bir başka ifade ile ‘küllî tasavvurunu’ keşfe yönelik gayretlerini arttırmaktır. İlmin bugünkü temsilcilerinin, İlâhî hakîkati zâhirî, aklî, rûhî, kalbî, irfânî plânda idrak için ömür tüketen geçmiş âlim, hakîm ve ârifler ile eserler üzerinden bağ kurmak suretiyle, onların arayış tecrübelerinden istifade etmeleri, ilimleri kuşatan küllî tasavvurun idrâkini mümkün kılacaktır. Bizi küllî tasavvura ulaştıracak olan vasıta, bazen dilin sunduğu imkânlar, bazen akıl, mantık ve felsefenin hâsıl ettiği kazanımlar, bazen de kalbin ve irfânî geleneğin ulaştığı hakikatler olabilecektir.
Bütün bu hususların arayışı içerisinde olan, Hadis Tetkikleri Dergisi (HTD) aracılığı ile de, bize ait duruşa ve müşterek tasavvuru keşfin zaruretine dikkat çekmeyi kaçınılmaz görüyoruz. Bir başka ifade ile, tedbirimizi alıp, tedârikimizi ikmâl ederek seyrimize devam etmenin mutlak ihtiyacımız olduğunu fark ederek, ‘cihet-i vahdemizi’ yeniden hatırlamalı, uydu olmaktan, ezilmişlikten kurtulmalı, kendimize ait usûl, ulemâ ve kitâbiyâta dönmeli, ilmî düşünüşümüzü yeniden ‘âlî tasavvurumuza’ uygun hâle getirmeliyiz.
Kırk ikinci sayımızla, akademik dergicilikte kemâle erdiğimizin göstergesi olarak, kesintisiz yayın hayatını sürdürerek, geride bıraktığımız ilk yirmi yılın ardından, Hadis Tetkikleri Dergisi’nin bu nüshasında; hadis ilimlerinin muhtelif alanlarında ilginizi çekecek tetkiklere yer verdik. İslâm coğrafyasının uzak diyarlarının tasavvurlarını bize sunan makaleler, eser tetkikleri, bilimsel etkinlik ve kitap tanıtımları bu sayımızda sizlerin ilgisine arz ettiğimiz içeriğimizdir.
Destekleriniz sayesinde muhteviyâtı daha da zenginleşecek olan Hadis Tetkikleri Dergisi (HTD) işaret edilen hususlarda bize iletilen her türlü talebe açık olup, bütün imkânlarını kullanarak arzu edilen hususlarda yazarlarımızın yanında olmaya çalışacaktır.
Geride bıraktığımız yirmi yıl ve kırk iki sayı boyunca Hadis Tetkikleri Dergisi’ne (HTD) destek olan, sahip çıkan, bizleri cesaretlendiren, yazılarıyla bizi onurlandıran hayatta olan ve ahirete irtihal eden bütün hoca ve kardeşlerimize şükranlarımızı sunarken, bundan sonra da HTD’nin imkânlarının, araştırmacılarımızın hizmetinde olduğunu te’yîden ifade istiyoruz. Gelecek sayılarımızda görüşmek dileğiyle...
Saygılarımızla...

İbrahim HATİBOĞLU